ÂŞK ANCAK HAYAL EDİLEBİLENDİR


            İnsanoğlu var olduğu günden beri elbisesine, silahına, evine, bineğine; ağrısına, sızısına, derdine, tasasına hasılı kullandığı, ihtiyaç duyduğu ve hissettiği ne varsa ona rahatça ad koymuş, anlam katmış, yorumlamış da kendisini erim erim eriten, dizlerinin takatini bitiren, bazen aklının yitmesine sebep olan; ona herkesin bildiği ama hiçbir dahiliye mütehassısının yerini keşfedemediği gönül diye bir hane yapıp bir gözünden diğer gözüne sakındığı duygusuna ilk anda bir anlam verememiş, ne olduğunu bilememiştir. Yalnız âşk demiş kalmıştır.


Âşk: Herkesin bildiği ama kimsenin hemen dillendiremediği, lügatlerin tanımlarken temkinli olduğu, bazen de yazıya dökemediği duygunun; ışıktan, sarmaşıktan, acı mı tatlı mı olduğu belli olmayan meyvelerden örneklerle izah etmeye çalıştığı duygu…

Birçok ansiklopedi ve lügatteki açıklamaya göre âşk; ne Kur’an’da ne de sahih hadis kitaplarında geçer. Sevgi ise çoğunlukla hub ve muhabbet, bazen de meveddet kelimeleri ve bunların müştaklarıyla ifade edilir.

Oysa Kur’an’ı Cebrail aleyhisselamdan ilk dinleyen ve onu insanlara ilk okuyan yüce peygamberin hususi hayatındaki bir hadise, âşk kelimesinin belki söz olarak hadis kitaplarında geçmese de eylem olarak varlığının ne kadar gerçek olduğunun bir delili gibidir.

            Bu hadise şöyledir:

Peygamber efendimiz ticaret üzerinden başladığı geçim yolu ile artık kendi ayakları üzerine duracak bir konuma geldiğinde, kazancının getirdiği imkânlarla bir evlilik düşüncesine gittikçe yakınlaşmaktadır. Bu konuda düşündüğü tek kişi ise çocukluktan tanıdığı, oyun arkadaşlığı yaptığı, aynı sofrada ekmek böldüğü, dedesinin ölümünden sonra emaneti olduğu amcası Ebu Talib’in kızı Ümmü Hâni’dir


           Ancak efendimiz bu düşüncesini amcasına açtığı zaman, hiçte beklemediği bir cevap almıştır. Sitem ve ısrarlarına rağmen de olumlu bir sonuç alamayınca onun için artık bu âşkı kalbine gömmekten başka bir çare kalmamıştır. Çünkü Ebu Talip, kızı Ümmü Hâni’yi Mahzun kabilesinden olan dayısının oğlu Hubeyre’ye vermeyi plânlamış ve ilerleyen zamanlarda bu plânını gerçekleştirmiştir.

Efendimiz için hayal yani âşk Ümmü Hâni idi ama gerçeğin/vuslatın gömleği arş’ın tezgâhında Hz. Hâtice için dikiliyordu. Hz. Hatice ise gerçeğin ip uçlarını kölesi Meysere vasıtasıyla toplarken amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’den ise bu gömleğin uyumunu teyit ediyordu.


            Ve Peygamber efendimiz bu hadisesi ile bize, âşkın, ancak hayal edilebilen olduğunu öğretiyordu. Âşk ile hû…

                                                                                                                      -Fatih KUTLU-

(GÜNÜN TÜRKÇESİ)

Related posts

Leave a Comment