ÖLECEKSİN DEDİLER BEN YENİDEN DOĞDUM

Kaldırımlar… O şiiri hatırlıyorum. 

Yürümek adımlarca bir ucundan diğer ucuna içimin, ne muhteşem bir hayal! hayal hayat…

O günden beridir kimsem de serseri kaldırımlarım da yok benim. 

        KALDIRIMLAR

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
...
NFK

… Kabus sokağımın başında çocuk gölgeleri! Salyaları aka aka bağırıyorlar suratıma. Yaklaşıyorlar. Uzadıkça uzuyor boyları. Yerdeyim. Kaldıramıyorum başımı. Gözlerim yalvarıyor ölüme. İçimde kıvranan lisanım saf ağıt! büyüyememiş kıvrılan kirpiğimde yaşlarım. basmıyor ayaklarım kaldırımın tek bir taşına! Öyleyse aç köpekler nasıl duymuş çıkmayan ayak sesimi? Susmuştum da oysa. 

Geliyorlar. Yankılanıyor avazları. Görün ve tutun şu elimi, Kaldırın beni! 

Evler âmâ. İçindekiler âmâ. Göremedim kimseyi. Göremedim güneşi kirli camlarını kırmadan nefsimin; geceyi bölük pörçük, kırıkları arasından kalbimin. Sonra… Ay hilal, yıldız asrı saadet oldu ruhuma. Doğdum. Sancım ağırdı.

Gök size mavi bana karaydı. Aşk size yar bana yaraydı. Can size lazım bana yük iken hayat size yaşamak bana muammaydı. Ölüm sizlerden uzak bana… Bana “öleceksin” dediler. Öldüm. Kanım kırmızı. Yeniden dirilmek üzere iman gibi yemyeşil…

Merhaba Abidin Abi nasılsınız?

Merhaba iyiyim sen nasılsın FZA?

Ben de iyiyim çok teşekkür ederim. Okurlarımızla birlikte sizi daha yakından tanımak isteriz. Bize kendinizi tanıtabilir misiniz?

Tabi ki. (gülüyor) Tanıtmaya çalışalım. İsmim Abidin Karabörk. Ben bin dokuz yüz seksen iki yılında Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde doğdum. Tabi epey kalabalık bir ailede. (gülüyor)

Kaç kardeşiniz var merak ettim.

On dört çocuklu bir ailenin on üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldim.(gülüyor)

Maşallah maşallah. (gülüşmeler)

Malum, engelimizden dolayı eğitim hayatımız yarım kaldı. İlköğretim üçüncü sınıfa kadar devam edebildik. Böyle.

Peki, teşekkür ederim. Biliyorsunuz, bu röportajı engelli kardeşlerimiz hakkında bir farkındalık oluşturabilmek umuduyla yapıyoruz. Sizin için özel değilse engelli olma hikâyenizi bizimle de paylaşır mısınız?

Tabi ki paylaşırız. Engelli olma hikâyemiz çocukluk zamanına dayanıyor. O da şöyle, ben yedi yaşlarındayken bir ağaca çıktım. Oradan düşmemle başladı. Ayağım kırıldı. Sonra ayağımın kırığı iyileşmesine rağmen ailem, bacağımda bir güçsüzlük olduğunu fark ediyor. Doktora gidiyoruz. Doktorlar ilk başta pek bir şey anlamıyorlar tabi. Daha sonra tahliller falan yapılıyor. Bunun çaresiz bir hastalık olduğu anlaşılıyor. Kas erimesi hastalığı teşhisi konuluyor. Hatta doktorlar on dokuz yirmi yaşına geldiğimde ölebileceğimi söylediler. Ondan sonra hiçbir tedavi olmadığı için ailem de çok üzülüyor. Benden gizli bir şekilde ağlıyorlar çocuğumuz ölecek diye. Ama tabi ki Allah’ın hikmeti, şu anda otuz sekiz yaşındayız hala hayattayız.

Elhamdülillah. O günden sonra neler hissettiniz neler yaşadınız?

İlk zamanlarda epey bir zor oldu tabi benim için. Hani özellikle bu, doktorların “öleceksin” dediğini öğrendiğimde büyük bir şok yaşadım. Hatta öyle ki, orayı da tam hatırlamıyorum, kendimi atmak istemişim falan. Damdan aşağı… Ama ondan sonraki dönemlerde tabi gitgide insan, doğası gereği her şeyi kabulleniyor her şeye alışıyor. Bu alışma sürecimde benim için en büyük etken inanç yönü oldu. İslami kitaplar okumaya başladım. Bu hastalığın Allahtan geldiğini düşünerek, şikâyet etmemeye başladım. Böylece şu an çok mutluyuz yani.

Hastalığınız başladıktan sonra neler değişti hayatınızda?

En büyük sorun okul hayatımda oldu. Okulda çocukların alay etmeleri gibi şeyler çok zorladı. Zaten bunlar yürüyebildiğim zamanlardı. Hastalığımdan dolayı günden güne yürüyemez hale gelirken… On üç yaşına kadar yürüyebildim. Sonra çocukların alay etmelerine dayanamadığım için yürüyemez olduktan sonra eğitim hayatıma devam etmedim. Bu açıdan, insanların çocuklarına hiçbir şey vermediğini düşünüyorum engelliler hakkında.

Bilgi vermediklerini…

Evet, bilgi vermediklerini… Yani… Bilmiyorum işte. Bunun gibi sorunlar çok fazla yaşanıyor.

Ailenizden bahseder misiniz? Ailenizin engeliniz konusunda size desteği nasıldı?

Ailem. Zaten en büyük desteği ailem verdi. Engelim konusunda ailemde hiçbir zaman zorluk yaşamadım. Her şey onların sayesinde. Hem annem babam, kardeşlerim, hem komşular, akrabalar… Babamı, doktorların öleceğimi öngördükleri, yirmili yaşlarımdayken kaybettim.

Allah mekânını cennet eylesin. Rahmetiyle muamele etsin.

Âmin. Allah razı olsun… Yakınlarımız… Her zaman destek oluyorlar sağ olsunlar. Olmaya da devam ediyorlar yani olumsuzlukların yanında güzel şeyler de var.

Abidin abi, sizinle çok sık görüşemiyoruz. Merak ediyorum, sizin bir gününüz nasıl geçiyor? Gün içinde neler yapıyorsunuz? Bize anlatmak ister misiniz?

Tabi ki. Aslında engelliler olarak evden hiçbir yere gidemediğimiz için pek fazla bir şey yapamıyoruz. Yapacak pek bir şey olmuyor. Bundan dolayı genelde kitap okumaya gayret ediyoruz. İbadetlerimizi yapmaya çalışıyoruz elden geldiğince. Yanımıza gelen giden olduğu zaman onlarla sohbet ederek, bazen internette, bazen televizyon izleyerek vakit geçiriyoruz.

Size arkadaş olan çocuklarla telefon oyunları oynayarak, değil mi? (gülüşmeler)

Zamanımızın bir bölümü de öyle geçiyor evet.

Evde kimse olmadığı zamanlarda veya hiç kimse yanınızda olmadığı zamanlarda ne gibi ihtiyaçlarınız oluyor?

Kimse yanımızda olmadığı zamanlarda hani en çok… Bilmiyorum, sohbet edecek birileri… İnsanlara ihtiyaç duyuyoruz. Onun için de sosyal medyayı kullanıyoruz. Genellikle bu yalnızlık duygusunu orada gidermeye çalışıyoruz. Bazen çocuklar geliyor yanıma mesela yeğenlerim akrabalar komşular…

İnsanlarla internet üzerinden iletişim kuruyorsunuz. Dışarıdaki dünyadan bu şekilde haberdar oluyorsunuz. Ne dersiniz, gerçek hayatı, gerçek insanları, “gerçek yüzleri” sanal bir dünyanın içinden tanıyabilir miyiz? Burada onlarla beraber yaşayabilir miyiz?

Evet, bu epey zor bir soru oldu. Yani gerçek insanları sanal bir dünyadan tanımak gerçekten zor. Bazı insanlar kendini tam olarak tanıtırken bazıları kendilerini değil de kendi olmak istedikleri kişiyi gösteriyorlar orada. Hiç olmadığı biri gibi bazıları. Bundan dolayı da onları gerçek hayatta oldukları gibi tanımamız hemen hemen imkânsız diyebiliriz. Evde olup da sanaldaki insanlarla çok vakit geçirdiğimden dolayı, sosyal medyadan birçok insan tanıdım. Genelde şahsen ben iyi insanlarla tanıştım. Şikâyet edebileceğim pek insan tanımadım. Ben onları sevdim onlar beni sevdiler. Güzel dostlar edindim evde.

Bütün vaktinizi mecburi olarak evde geçiriyorsunuz yıllardır. Malum, korona günlerindeyiz. Herkes “hayat eve sığar” diyor. Tabiri caizse sapasağlam insanlar da evde vakit geçirmek durumunda. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu konuda, onların… Bilmiyorum, bizi biraz daha anlayabileceklerini düşünüyorum. Şahsım adına, yirmi yirmi beş yılı aşkındır evde yaşayan biri olarak, bu sürecin onların da bizi anlayabileceği bir zaman olduğunu düşünüyorum.

Engelli kardeşlerimize karşı toplumun olumsuz bakış açısını, engelliler nasıl değiştirebilir?

Engellilerin… Aslında bizim tek taraflı olarak yapabileceğimiz bir şey olduğuna pek inanamıyorum açıkçası. Bunun için sağlıklı olan insanların da bize destek olmaları gerekiyor. Daha doğrusu onların toplumda bize bir yer vermeleri gerekiyor. Yani bizim için en önemlisi bir fert yerine konmak. Farklı bir şey değil de, toplumun bir parçası olduğumuzu kabullenmeleri gerekiyor. Biz tek başımıza kendi çabamızla, zor. Belki bir şeyler vardır ama benim görebildiğim kadarıyla yok. Bu tür değişimlerin hem sağlıklı insanlar hem de bizim çabamızla iki taraflı olarak gerçekleşebileceğini düşünüyorum.

Engellilerin toplum tarafından anlaşılabildiğini düşünüyor musunuz?

Aslında tam olarak anlaşılabildiğini düşünmüyorum. Son zamanlarda biraz daha anlaşılabilir olsak da yine de ‘tam olarak anlaşılıyor’ düzeyinde değil. Bazı kesimlerde var ama bazı kesimlerde yok bu anlayış. Toplum genelinde anlaşılıyoruz demek mümkün değil.

Engellisine sahip çıkmayan bir toplum nasıl bir toplumdur?

Bir toplum engellisine sahip çıkmıyorsa, belli bir bilinç seviyesine ulaşmış bir toplum olarak düşünmüyorum onları. Çünkü engelli olmak sadece bazı kişilerin kaderi değil yani. Her insan aslında bir engelli adayıdır. Sağlıklı bir insan da her an engelli bir duruma düşebilir.

Engellisine sahip çıkan bir toplum nasıl bir toplumdur?

Olması gereken odur aslında. Bir toplum, engellisine yaşlısına büyüklerine sahip çıkıyorsa bu gerçekten aranan bir toplumdur.

Türkiye’de bedensel engellilerin genel sorunları nelerdir sizce? Bu sorunlar için çözüm önerileriniz var mıdır?

Türkiye de en çok ulaşım sorunu olduğunu düşünüyorum. Mesela şahsım olarak bu ulaşım sorunu yüzünden hiçbir yere çıkamıyorum diyebilirim. Gerek yollarımız, binalarımız, taşıma araçlarımız olsun… Benim yaşadığım şehirde mesela çıksanız, bir toplu taşıma aracına binemezsiniz bir engelli olarak. Tekerlekli sandalyenizle yani bunun için kurulan bir sistem yok.

Büyük şehirlerde olsa da küçük şehirlerde bu imkân bulunmuyor.

Ona da bazı büyük şehirlerde diyelim. Ulaşım imkânımız kısıtlı olduğu için en büyük sorunumuz budur diyebilirim. Çözüm olarak da, yolların binaların toplu taşıma araçlarının, bunların olabildiğince engellilere uygun tasarlanması gerektiğini düşünüyorum.

Engelleri aşmak için engelliler ve aileleri gereken çabayı gösteriyor mu sizce?

Bu durumda engelliler ve aileleri çabalasa da iki taraflı desteklerle olur bu iş. Mesela bu sorunları dile getirebilmek için derneklere, sosyal projelere vesaire önderlik yapabilecek kurumlara ihtiyaç var.

Benim için can alıcı olan bir sorumu sormak istiyorum. “engelli olmak” kendisiyle savaşılması gereken bir şey midir sizce? Bunu psikolojik olarak kabullenmek ve Allahtan gelene rıza göstermek bağlamında nasıl yorumlarsınız?

Engelli olmanın kendisiyle savaşılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ama tabi ilk anda yani engelli olmanızın farkına vardığınız ilk zamanlarda bunu aşmak çok zor gerçekten zor. Bunu aşabilmenin tek yolu ise güçlü bir inanca sahip olmak. Bu engelin bizim kendimizin bir hatası değil de Allahtan gelen bir şey olduğunu düşündüğünüz zaman aşabilmek kolay oluyor. Allah’ı seviyorsanız, ondan gelene razı oluyorsunuz işte. Kahrın da hoş lütfun da hoş meselesi.

İsyandan rızaya çıktıktan sonra aşılmayı bekleyen nice engeller, yürünmeyi bekleyen nice güzel yollar var sanıyorum. Bu konuda engelli kardeşlerimize ve onlara destek olmak isteyen okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Ben yine isyandan rızaya çıkmak konusundan gideyim. Yani insan razı da olsa isyan da etse zaten bu engel başına gelmiştir. Engelli kaderdaşlarıma şunu söylemek isterim, isyan etmek yerine kendi durumumuzu kabullenip bize yardım etmek isteyen insanlara kuruluşlara derneklere vs. bizim de yardımcı olmamız gerekir. Okurlarımıza da şunu söyleyebilirim, onlar da herhangi bir engelleri olmasa dahi bu tür sosyal proje ve derneklere ve bizlere destek olabilirler.

Engelleri aşmak, bir yol bir kapı bulmak…?

Hm kapı. Doğru… Bu kapı benim için kitap okumaktı. Kitap okumak açtı bana o kapıyı. Daha sonra, kendimce yazılar yazarak… Bunu diğer arkadaşlarımız da kendilerince yapsınlar. Mesela yapabiliyorlarsa resim yapsınlar, işte, ne bileyim sosyal medya üzerinden kendilerine bir sayfa açıp hobilerini, sevdikleri şeyleri vs. orada paylaşabilirler. Bunun yanında ne bileyim, İslami yazılar okumak aslında psikolojik rahatlama açısından en güzel yöntem. Yani ilk önce insan durumunu kabullenebilmek için bunun Allahtan geldiğini kötü bir şey olmadığını düşünmesi gerekiyor. Hani bunun için de inanması gerekiyor. İnancının güçlenmesi için de en güzel yol, İslami kitaplar okumak bana göre. Engelleri aşmak dedin, engellilerin kendi yapabilecekleri işlerle uğraşmasını tavsiye ederim. Burada kendimizi kanıtlama çabası içine girmek de doğru olmaz. Sadece gücünüzün yetebileceğine güvendiğiniz… Bilmiyorum, kendimizi kanıtlama çabasına girmememiz, aşağılık duygusuna kapılmamamız gerekiyor.

Çünkü her insan kendisi olduğu gibi değerlidir.

Ya şimdi mutlaka her insanın bir amacı vardır. Engelli olmakla kendi amacımızı bulabiliriz biz de yani. Hani engelli olduk diye hayata küsmemek lazım. Yahut bununla savaş içine girip gücümüzün üstünde işlere kalkışıp kendimize eziyet etmememiz lazım.

Bildiğimiz kadarıyla sosyal medyada hatırı sayılır derecede takipçiniz sevenleriniz vardı. Hatta tabiri caizse her şeyi yakıp paylaşımları bırakmak istediğinizde hem Türkiye’den hem farklı ülkelerden dostlarınız, bırakmamanız için çok dil dökmüşlerdi. O zamanki çalışmalarınızdan ve duygularınızdan bahseder misiniz biraz?

Evet, bu güzel bir soru oldu. Engel durumumuzdan dolayı malum evdeyiz. O zamanki çalışmalarımız da sosyal medya üzerinden oluyordu. Orada insanlara faydalı olabileceğini düşündüğümüz sayfalar açıp paylaşımlar yaparak değerlendirdik zamanımızı. 1000kitap gibi platformlarda kitap inceleme araştırmaları yapıyorduk. Yazarın, eserin tarihçesinden tutun da bu zamana kadar o yazara ve eserine dair yapılan önemli eleştirilere kadar derin araştırmalar yapıp bunları takipçilerimizin istifadesine sunuyorduk. Güzel çalışmalarımız oldu yani. Çok da faydalı ve ufuk açıcı oluyordu hem şahsım adına hem de takipçilerimiz adına. Başka, şimdi sadece biz kendi dertlerimizi dinleyecek birilerini aramak değil de başkalarının dertlerini dinleyerek, onların da yaralarına bir merhem olabilmek çabasına girdik. Ondan dolayı da zaten çok sevenlerimiz oldu. Biz de onları sevdik.

Bunlar çok güzel işler Abidin abi. Peki, her şeyi silip bırakmak nereden çıktı? O zamanki duygularınızı merak ediyorum açıkçası.

Orada da aslında bir yorulmuşluk hissi vardı. Hani şimdi birçok insanla tanışıp konuşmak, onların dertlerine ortak olmak gibi şeyler güzel fakat bir yerden sonra insan yoruluyor. Bu noktada zaten her şeyi yakıp kaçmak gibi şeyler oluyor. Aslında bir dinlenme, yenilenme süreci de diyebiliriz buna. Tabi takipçilerimizi de biraz üzmüş olduk ama yani yine de bırakıp kaçmalarımız oldu.

Geri dönmeyi ve hayalinizi gerçekleştirmek için çalışmalarınızı ilerletmeyi düşündüğünüz zamanlar oldu mu?

Dönmeyi de düşündüğümüz zamanlar oluyor ama şu an için değil… Hedef olarak da, geride bırakabileceğim yazılı basılı bir eserim olmasını istiyorum. İlerleyen zamanlarda geri dönüşümüz bu yönde olabilir.

Engelli kardeşlerimize, böyle umutsuzluğa düştüğü zamanlardan hep birlikte çok daha güçlü bir şekilde aydınlığa çıkabilmek adına neler söylemek istersiniz?

Umutsuzluğa düştükleri zamanlarda her şeyi bırakıp tamamen gitmek değil de biraz zamana bırakmalarını tavsiye ederim. Yani biraz dinlendikten sonra bu durum geçecektir zaten. Öyle zamanlarda büyük kararlar almamalarını tavsiye ederim. Geçici bir dönem susup daha sonra hayatlarına geri dönmelerini tavsiye ederim. Ve zaten öyle de olacaktır. Sabırla biraz beklesinler.

Okurlarımız ve kendi adıma söylüyorum, sizinle tanıştığımıza çok memnun olduk Abidin Abi. Son mesaj niteliğinde eklemek istedikleriniz var mıdır?

Mesaj olarak şunu söyleyebiliriz, hani insan sağlıklı olsun veya engelli olsun hayattan hiçbir zaman umudunu kesmemeli. Allahtan ümidini kesmemeli en önemlisi. Kendilerine küçük de olsa büyük de olsa hedefler belirlesinler. Bu hedefleri doğrultusunda koşar adım olmasa bile yürüyerek de ilerlenebileceğini bilsinler. Ve şunu söylemek istiyorum, insan küçük şeylerle de mutlu olabilir.

Dirildim. Baş ucumda durdu çocuklar. Başımı okşadı pamukça bir el. Kaldırdım başımı. Kahkahalar atarak gülüyorlardı. Düşündüm sonra. Biliyor ve ağlıyordum, bilmiyor ve gülüyorlardı uzaktan duyduğum sesler. Yaklaştıklarında gülmeyi öğrettiler bana. Ağlamayı öğretmişim onlara bilmeden. Anladık birbirimizi. Sevdim çocukları. Sevmişler beni. 

Şimdi muhteşem bir hayalin sokaklarında yürüyorum adımlarca, yanımda çocuklar yanımda sizler… 

Ne vefakar dostmuş meğer cefakar yolculara kaldırımlar!

Kaldırdım başımı gökte tonlarca mavi, gün cümbüşü ışıklar, 

gece kara, doğmuşum ben, doğmuş ay’la yıldızlar…

yolcu yolunda gerek dostlar bizi beklemekte yollar

YAZAR: FATMA ZEHRA AKYİĞİT (FZA)

KONUK: ABİDİN KARABÖRK

Bu röportajı

http://fatmazehraakyigit.blogspot.com/ ve Hayatın Engelsiz Tarafı Www.hayattan.net sayfalarından okuyup paylaşabilirsiniz.

.

kas erime hastalığı hakkında bilgi edinmek için bkz.

https://www.medicalpark.com.tr/dmd-hastaligi/hg-2085

Related posts

23 Thoughts to “ÖLECEKSİN DEDİLER BEN YENİDEN DOĞDUM”

  1. verdiğiniz detaylı bilgilerden ötürü çok teşekkür ederim

  2. su sıralar araştırma yapıyordum bu makale ile karşılaşmam iyi oldu paylaşımdan ötürü teşekkür ederim

  3. Verdiğiniz detaylı bilgilerden ötürü çok teşekkür ederim

  4. epeyce faydalı bir makale oldu benim için karşılaştığıma sevindim

  5. düzenli olarak ziyaret ettiğim sitelerden biri ve yine faydalı bir makale olmuş sap olun

  6. şu sıralar araştırma yapıyordum bu paylaşımla karşılaştığım iyi oldu sağ olun

  7. Detaylı bir içerik olmuş. Üstelik de akıcı. Teşekkürler

  8. Detaylı bir makale olmuş. Baştan sona okudum ve karşılaşmış olduğum için de mutluyum. Teşekkür ederim.

  9. Thanks for thr great article!

  10. Thanks for thr great article!

  11. Thanks for thr great article!

  12. Thanks for thr great article!

  13. It is very comforting to see that others are suffering from the same problem as you, wow!

  14. It is very comforting to see that others are suffering from the same problem as you, wow!

  15. Thanks for thr great article!

  16. It is very comforting to see that others are suffering from the same problem as you, wow!

  17. Thanks for thr great article!

  18. It is very comforting to see that others are suffering from the same problem as you, wow!

  19. It is very comforting to see that others are suffering from the same problem as you, wow!

  20. It is very comforting to see that others are suffering from the same problem as you, wow!

Leave a Comment