GEL BARIŞALIM

Baharın son günleri olmasına rağmen, yorgansız ve yanan bir soba olmadan uyumak burada neredeyse imkansızdı. Kurulu bir saat gibi sabah ezanından önce uyandı. Vadide yankılanan ezan sesini sıcak yorganın altından çıkmadan huşuyla dinledi. Ev halkı, sedirlerde ve yer yataklarında yorganlarına bürünmüş halde uyumaya devam ediyorlardı. Ezan bitince yattığı sedirden kalktı. Ocak başına dizili odunlardan birkaçını sönmeye yüz tutan sobaya attı. Ateşi canlandırdıktan sonra, sobanın üstündeki ılık güğümü alarak odadan çardağa süzüldü. Tüm zemin ahşap olduğundan, her adımında bastığı tahtalar gıcırdıyor, ahşap duvarın arasından sızan rüzgâr çardağı serinliğiyle dolduruyordu. Ocak ve…

Devamını oku

BEKLEMEYE GELMEZ

Her gün aynı saatte uyanır, aynı saatte kahvaltısını yapar ve evden de her zamanki gibi aynı saatte çıkardı. Toplu taşıma geç kalır, o geç kalmazdı. İşyerine de aramızda en erken o gelirdi. Burada çalışmaya başladığımdan bugüne hep böyleydi. Bunları nereden mi biliyorum. Birazdan anlatacağım.             Birkaç sene öncesiydi. İşyerinde öğle arası verilmişti. Gelmeyeceğini bile bile öylesine sordum. Dışarıya yemeğe birlikte gitmeyi teklif ettim. “Uzak bir yer olmasın, geç kalmayalım.” Dedi. Ona dert etmemesini, gideceğimiz lokantanın işyerine yakın olduğunu, geç kalmayacağımızı söyledim.  O da “Olur, gidelim.” Dedi. Çok şaşırmıştım. İçimden “Hay…

Devamını oku

YOLDAKİLER

Gece geç saatte uyuduğumdan, çalan alarmın sesini duymamıştım. Annem gelip uyandırmasa daha da uyuyacaktım. O hafta ikinci defa geç kalıyordum. İşyeri servisini kaçırdığımdan, mecburen toplu taşımayı kullanacaktım. Ben giyininceye kadar annem atıştıracak bir şeyler hazırlamıştı. Geç kaldığımdan dolayı çalıştığım yerde kahvaltı yapmama imkân yoktu. Annem bunu bildiğinden, aç bir şekilde işe gitmeme razı olmamıştı. Hızlıca atıştırdıktan sonra evden çıktım. Çalıştığım yer çok sapa bir yerde olduğundan, indiğim duraktan sonra uzunca bir yol yürümek durumundaydım. Bu yüzden kendime kızdım. Ama bu mevcut durumu değiştirmiyordu. Çalıştığım yerde erkeklerin çoğu takım elbise giydiğinden,…

Devamını oku

DIŞARIDAKİLER

Konferans salonunun halıyla kaplı zeminine gelişi güzel dağılan misafirler, Küçük gruplar halinde toplanmış aralarında sohbet ediyorlardı. İki kanatlı geniş kapının eşiğinde durarak ayakta onları izleyen adamı gördüklerinde, istiflerini düzeltip ona dikkat kesildiler. Salondaki gürültünün yerini, nefes alıp vermeler ve fısıldaşmalar almıştı. Kapı eşiğinde duran ve henüz ellilerinin başında gösteren bu adamı ilk defa görüyorlardı. Adam kürsüye doğru ilerledi. Karanlıkta yolunu bulmak istiyorcasına uzattığı elleriyle kürsüyü arandı. El yordamıyla kürsüyü keşfettikten sonra sandalyesini ayarlayıp oturdu. Bu sahneyi izleyen misafirler yine eski gruplarına dönmüş, salondaki uğultu yavaş yavaş yükselmişti. Kürsüdeki adam kendisine…

Devamını oku

HEY GİDİ GÜNLER!

Dükkâna, Sol taraftaki 3 basamaklı beton merdivenden çıkılarak giriliyordu. Vitrin tarafındaki bölümde, tuğladan örülmüş ve içinde çeşitli bahçe bitkileri ile çiçekler bulunan bir saksı vardı. Bitkilerin yaprakları birbirine karışmış, yer yer kurumuştu. Kapının hemen üstünde bulunan sac levhada, Berber Hüseyin” yazıyordu.             Dükkânın zeminine çini döşenmiş, duvarlar lambri ile kaplı ve müşteri koltuklarının arka hizasındaki aynaların aralarına asılmış saç modeli resimleri vardı. Tavan rengi beyaz ile sarı arasında değişiyordu. Vitrin tarafındaki zeminde Benjaminlerin olduğu saksılar diziliydi, hepsi de solgun görünüyorlardı. Kapıdan girişinde sağ tarafa sıra sıra dizili üç adet berber…

Devamını oku

SEVGİ DUVARI

            Kış ayı, iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamış, otoyolun kenarları beyaza bürünmüştü. Bunu nereden mi biliyordu? Arka koltukta oturan bir gencin, telefondaki her kimse onu kesinlikle ilgilendirmiyordu, ona anlatmasından anlamıştı. Kurduğu cümlelerden ve ses tonundan dolayı, çok sevdiği biri olmalı diye düşündü. Otobüs yarı yola geldiğinde bir tesiste mola verdi. Uzun bir süre koltukta sabit oturmanın etkileri kendini gösteriyordu. Bacakları açılsın diye dışarı çıktı. Lapa lapa kar yağıyordu. Bunu hissediyordu. Başını gökyüzüne çevirdi. Kar taneleri yüzüne birer birer konup kayboluyordu. Biraz olsun kendine gelmişti. Vakit geldiğinde, otobüs tekrar yola çıktı.…

Devamını oku

Arayış 11

          Üzerinde çalıştığı resmin detaylarını oluşturmuş, çevre öğelerinin ana hatlarını çiziyordu. Çalışma masasındaki telefonu çalmaya başladığında, istifini bozmadan renk tutturmak için boyaları karıştırmaya devam etti. Telefon ikinciye tekrar çalınca, fırçasını bırakıp telefonu açtı. “Sedat Bey, cep telefonunuz kayıtlı olmadığından, size hemen ulaşamadık. Bu akşam için bir programınız yoksa, sizi yeni filmimizin galasına davet etmek istiyoruz.” Dedi telefondaki kadın. “Tabi, gelirim. Memnuniyetle.” Diye cevap verdi. Telefondaki kadının verdiği adres bilgilerini yazdığı not kağıdını gömleğinin cebine koydu ve masadaki boş çay bardağını alıp mutfağa geçti. Masasına tekrar oturduktan sonra çayından bir yudum…

Devamını oku

ÖZEL ANLAR

Çekmeceden arabasının anahtarlarını alan adam karısına seslendi. “Epey oyalandık, trafiğe yakalanmayalım. Hazırsın değil mi?” Diye sordu. Kocasına “Evet hazırım hayatım. Yalnız Ömer gitmeyeceğim diye diretiyor. “Dedi. Adam Ne diyorsun hanım! Akşam akşam canımı sıkmasın, tut kolundan getir.” Dedi. Adam arabasıyla ilerlerken, yan koltukta oturan karısına göz ucuyla baktı. “Çocuğu fazla şımartıyorsun. Nedir bu anlamıyorum ki.” Dedi. Karısı nemli gözleriyle, kocasına bakmadan “Asıl sen anlamamakta diretiyorsun. Ömer’in özel bir çocuk olduğunu hala kabullenmiyorsun.” Diye cevap verdi. Araç trafiği kavşağa yaklaştıklarında iyice yavaşlamıştı. Soğuk su satan, cam silen çocuklar ve çiçekçi kadınlar,…

Devamını oku

ARAYIŞ-10

Her Pazartesi olduğu gibi bugün de yatağından zinde uyandı. Yurtdışında üniversite öğrenimi gördüğü esnada onu yalnız bırakmayan amcasıyla oturmaya devam ediyordu. Erken bir saat olduğundan amcasını uyandırmadı. Kahvaltısını yaptıktan sonra hazırlandı. Amcasının resim odasının ışığı söndürülmemişti. Odayı kolaçan etti fakat kimseyi göremedi. Odada yarım bırakılmış bir tuval ve boya kutularının yanı sıra, çalışma masasının üzerinde arasında ayraç bulunan bir kitap, boşalmış çay bardağı ve ağzına kadar dolu bir küllük gözüne çarpıyordu. Amcası Aziz Nesin’in “Havadan sudan” adlı kitabını okuyordu. İki yıl kadar önce amcasına o hediye etmişti. Demek ki anca…

Devamını oku