Bölüm 08:
“Gitmek İstediğimiz Zamanı Ayarlayabilir miyiz?”
Yeniçeriler Aytunç’u götürürlerken Oğuz, Asya ve Suhan şaşkın bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Asya hemen peşlerine düşerek arkadaşlarına seslendi:
“Gelin! Nereye gittiğini öğrenelim de ondan sonra yapacaklarımızı düşünür planlarız.”
Suhan ve Oğuz da Asya’nın peşine düştüler. Büyükçe bir taş binanın önüne gelince durdular. Kapıda nöbet bekleyen askerlere bir şeyler söyleyip beklemeye başladılar. Nöbetçilerden birisi içeri gidip biraz sonra tekrar kapıya geldi.
“Tamam, girebilirsiniz.”
Diyerek kapıyı açıp kenara çekildiler. Askerler yanlarında Aytunç ile birlikte içeri girdiler. Asya da kapının önüne kadar gelip nöbet tutan askerlere:
“Eşimi neden buraya getirdiler? Şikayet diyorlardı, neymiş o şikayet? Ben de içeri girmek istiyorum.”
Dedi. Kapıdaki askerler şaşırarak birbirlerine baktılar. Biri biraz tedirgin şekilde:
“Bacım sen giremezsin dur hele. Ben bir öğrenip geleyim.”
Diyerek koşarak içeri gitti. Asya kapıda kalan diğer nöbetçiye doğru ilerleyerek:
“Sen bir çekil de kenara ben de gireyim içeri. Öyle hatununun yanından kocası durduk yere alınır mıymış yahu.”
Diyerek ellerini nöbetçi askere doğru sallayarak ilerledi. Kapıdaki nöbetçi asker ne yapacağını bilemeyerek kenara çekildi. Asya da hemen önceki nöbetçinin gittiği yöne doğru ilerlemeye başladı.
Oğuz ve Suhan kapıda kala kaldılar. Asya, geniş ve uzunca bir koridordan geçerek sağa döndü. Kapısı açık genişçe bir odada üç askerle birlikte Aytunç ve daha önce tütün içerken yakalanmış olan adam oturuyorlardı. Asya:
“Ne oluyor burada? Kocamı neden getirdiniz buraya?”
Diyerek içeri daldı. Asya’yı gören askerler ve tütün içerken yakalanan adam bilinçsizce ayağa kalktılar ve bir Asya’ya bir de sorgulamayı yapan askere baktılar.
“Size diyorum yahu! Kocamın burada ne işi var?”
Asya’nın bu çıkışı üzerine sorguyu yapan ve askerlerin amiri olduğu tavırlarından belli olan asker Asya’ya dönerek titrek bir sesle:
“Yav bacım, sen nasıl girdin içeri?”
Asya işaret parmağıyla dışarıyı işaret ederek:
“Bana bakın, kocamı hemen şimdi bırakmazsanız sultan 4. Murad’ın huzuruna çıkar hepinizi şikayet ederim. Anladınız mı?”
Aytunç dışında herkes ağızları açık bir vaziyette Asya’ya bakakaldılar.
“Dördüncü Murad derken bacım sen sultan Murad Han hazretlerini mi kastediyorsun? Dördüncü ne oluyor?”
Asya hiç istifini bozmadan:
“Ya! Osmanlıda beş tane Murad yok muydu? Bu da dördüncü Murad değil mi kardeşim?”
Herkes birbirine bakarken tütün içmek suçuyla getirilen adam kendi kendinin yüzüne bir tokat vurdu.
“Tamam ben şikayetimi geri alıyorum, tütünleri bu adamdan falan almadım ben. Bırakın gitsin bre. Bu kadının çektirdiği ona yeter zaten.”
Komutan sinirlenerek ayağa kalktı. Askerlere dönerek:
“Çabuk çıkartın bunların hepsini buradan. Bir daha da öyle kafanıza göre her sokakta bulduğunuzu getirmeyin buraya. Dördüncüymüş, beşinciymiş, Allah’ın divanelerini toplamışlar başıma.”
Dedi ve elini de sertçe masaya vurarak hızla odadan çıkıp gitti.
Askerler elleriyle çıkın işareti yaparlarken biri:
“Hadi hadi, çabuk terk edin burayı. Yoksa atarız hepinizi zindana yarına kadar kalırsınız.”
Asya, Aytunç’un kolundan çekiştirerek koridordan dışarı doğru götürdü. Kapıda bekleyen nöbetçi askerlerin bakışları arasında dışarı çıktılar.
Suhan ve Oğuz garip bir şekilde Asya’nın yüzüne bakarken:
“Nasıl yaptın bunu? Biz kellelerin alındığı bu dönemde pek umutlu değildik vallahi.”
Diye sordu Oğuz. Aytunç hem gülüp hem korkar bir halde:
“Asya’nın yeniçerileri bile çıldırtan ve daha önce hiç görmediğimiz bir hali varmış arkadaşlar.”
Asya hem yürüyüp hem de Suhan’a sert bir bakış atarak:
“Şu zamanda yolculuk işini biraz düzene koysan iyi olacak. Hangi zamana gideceğimizi kendimiz ayarlasak daha iyi olur bence.”
Suhan adımlarını hızlandırarak:
“Aslında zaman yolculuğunda kendi belirlediğimiz zamana da gidebiliriz. Şu zaman boyut kapılarından birini kullanabilirsek onun sağlayacağı enerjiyle istediğimiz zamana ve mekana rahatlıkla ulaşırız.”
Oğuz:
“Ben böyle bir yeri biliyorum galiba.”
Dedi. Suhan:
“Ayasofya ya da Yerebatan Sarnıcını diyeceksin sanırım. Onların da bu tür özellikleri var ama nasıl aktif oluyorlar ben bilmiyorum.”
Oğuz gevrek gevrek bir gülüşle:
“Bu sefer bilemedin. Dikili Taş. Onun bayağı etkili olduğunu okumuştum. Sultan Ahmet Meydanında. Yılanlı sütunla Örmeli sütun arasında. Şu an yaklaşık 24 metre boylarında olması lazım. Granit bir taş,bilirsiniz ki Mısırdaki gizemli piramitler de granitlerden yapılmıştır. Bazı parçaları eksik. Biz onları bizim kristal piramitlerle karşılayabilirsek zaman kapısını açabiliriz diye düşünüyorum.”
-Bölüm Sonu-
Mesut Hekimhan
Eğitimci Yazar
mesuthan@gmail.com