ZÜLEYHA’DAN CEVAP

Sevgili Öznur

Senin de bildiğin gibi yıllar önce Yılmaz Erdoğan’ın kaleminden çıktığımda eyvah Necdet gelirdi yanıma ve başlardı sormaya “Ördekleri bilir misin Züleyha? Sürüngenleri bilir misin Züleyha” diye. Sonra da sorduğu sorunun cevabını kendisi verirdi. Yıllar sonra sen çıktın karşıma eyvah Necdet tarzında. Şimdi de sen soruyorsun “Vazgeçmek nedir bilir misin? Harekete geçmek nedir bilir misin? Aslanları bilir misin Züleyha?” diye. Sorunu sorup cevabını verdikten sonra geliyorsun asıl konuya. Son olarak fırsatın ne olduğunu sordun bana ve cevabı benden dinlemek istediğini ekledin. Çok şükür bana da söz vermek gelebildi aklına. 

Öncelikle ben Güzin Abla değilim ki bana soru soruyorsun. Yetmiyor bir de derdini anlatıyorsun.    Oysa ben konuşmayı özellikle de taşı gediğine koymayı seven biriyim biliyorsun. öyle dinle dinle nereye kadar değil mi? Kızım senin dertleşeceğin bir arkadaşın yok mu ya da sorularına cevap alabileceğin bir aile  büyüğün? Tabii bir yerde sen de haklısın. Hep eyvah necdet’in başının altından çıktı bunlar. Yoksa Yılmaz Erdoğan mı demeliydim? Hem yeni nesil beni tanımaz. yirmi beş yıl öncesinde kaldım ben. Güncel dizilerden bir karakter bulsan  kendine de onunla dertleşsen diyorum; ya da soru cevap tarzındaki televizyon programlarını arasan. Sorularına anında cevap alırsın. Tabii cevap almak istiyorsan. Hadi eyvah Necdet bana takıntılıydı. Soruyu sorduktan sonra asıl konuya geliyordu. Asıl konuda takıntı nedeni zaten. İyi de sen neden sorularını bana soruyorsun? Bu arada yazının başından beri sana sorduğum sorulara cevap verebilecek misin?

Bana fırsatın ne olduğunu sormuştun ya hani. Bir zahmet onu da internetten kendin araştır; Aslanları araştırdığın gibi. Bu arada nasıl olsa sen alışıksın önce soru sorup sonra cevabını vermeye.

Related posts

Leave a Comment