SÖZDE BİLİM DEĞİL, ÖZDE BİLİM.

Her daim önemli olan ancak son zamanlarda konuşulması gittikçe artan ve hemen hemen herkesin dilinde olan bilim ne demektir? Bilim insanlar için ne kadar önemli?

Bilimin ne olduğunu anlamanın yollarından ilki  “Bilim” kelimesinin kökenine bakmak gerekir. Bilim bilmekten gelir, bilimin ana unsuru bilgiyi üretmek ve bilmektir. Bilgiyi üretip paylaşırken bireysellikten, şahsi menfaatlerden, siyasetten uzak tutmamız lazım. Bilgi objektif, gözlenebilir, sınanabilir ölçümlere, analizlere ve olgulara dayandırılmalıdır.  Bilimin farklı tanımları bulunmaktadır;

-deney ve gözlemlere dayalı düzenli bilgi birikimi,

-evrendeki tüm olay ve olguların nasıl gerçekleştiğini araştırır,

-faydalı olan bilgileri düzenli bir şekilde araştırılması, incelenmesi ve belli aşamalar sonucu oluşan çalışmaların bütünüdür,

gibi birçok tanımlar yapılmaktadır.

Yapılan tanımlara bakıldığında ortak noktalardan yola çıkarak bilimi, insanlar tarafından yaşadığı dünyanın veya evrenin gerçeklerini öğrenmeye, anlamaya ve anlatmaya dayalı çabaların tümü diye tanımlayabiliriz. Tabi burada yapılan çalışmaların belli yöntemler ve tekniklerle yapılmasını da vurgulamak gerekir. Bilimsel gerçekler, insanlık ortaya çıkartmadan önce evrende vardı. İnsanlar, sadece bu gerçeklerin farkına varılmasını sağlamış ve başarmış olarak bilim olgusunu rtaya çıkartmışlardır. Konularına ve kullanılan yöntemlere göre bilim farklı dallara ayrılabilmektedir.

            Burada asıl mesele bilime ne kadar önem veriyoruz a bakalım; insan var olduğundan beri insan zekası çevresini araştırmaya, incelemeye ve anlamlandırmaya çalışmaktadır.  Böylece sürekli gelişen ve değişen bir olgu olan bilime önem veren medeniyetlerin geliştiği ve söz sahibi oldukları bir gerçektir. Bilime önem vermeyen toplumların bir takım sorunlarla karşı karşıya kalarak diğer toplumlardan geri kalmasına neden olur. İster fen bilimleri olsun ister sosyal bilimler olsun bilimin dediklerine çok önem vermeliyiz. Örneğin son yıllarda yaşadığımız sel, deprem gibi felaketler bilime ne kadar önem vermemiz gerektiğini bir kez daha bizlere göstermiş oldu. Yaşadığımız konutların düz zeminlere, fay hatlarının geçtiği yakın yerlere, yumuşak zeminlere, dere yataklarına yapılmamasını, konutlarda kullanılan malzemelerin kaliteli olmasını bizlere göstermiş oldu. Şimdi diyorsunuz ki nerde yaparsak yapalım nerde olursak olalım afetler olmakta ve yıkılması gerekenler varsa yıkılıyor. Evet haklısınız ancak ben burada bilimin ön gördüğü bilgilerle bilimsel verilere dayalı olarak gerekli tedbirleri almamızı, gerisini “ALLAH(c.c.)” a tevekkül etmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Bilimin önemsediği bir diğer konu ise işi ehline vermektir. Bu konuda birçok ayet ve hadiste bulunmaktadır.  Bu konuda çok yol almamız gerektiğini düşünüyorum. Maalesef ülkemizde bu durum istenilen seviyeye hala ulaşılamamıştır. İşi, emaneti ehline verilmedikçe toplumsal sorunlar baş gösterir. İşini iyi bilen, alanında yetkin, görevini iyi yapan kişilere bilimsel olarak bilirkişi, uzman kişi, usta gibi tanımlar yapılmaktadır. Dolayısıyla bilime önem verenler şunun farkındadırlar ki işi, iyi bilene ustasına verildiğinde başarıların arttığını ve böylece mensubu olduğu ülkelerin sürekli geliştikleri görülmektedir.  

İster bireysel olsun ister toplumsal olsun var olan sorunların çözümünde mantıklı çözüm yollarının oluşturulması bilimi kullanmaktan geçer. Yaşamımızda önceliğimiz bilimsel bilgileri kullanmak, bilgi üretmek, gerçekleri anlamak ve anlatmak oldukça başarılarımız aratacaktır. Bizlere düşen bilimsel gerçekleri özümseyerek içten inanarak hayatta gerçekleştirme yollarına gitmeliyiz. İşin özü SÖZDE BİLİM DEĞİL DE ÖZDE BİLİM YAPARAK İLERLEMELİYİZ.                                                 Bilim, bilim ve yine bilim……

Ahmet Fethi ÖNER

Related posts

Leave a Comment