ZAMANDA YOLCULUK ZAMANI-14

Bölüm 14:

“Peki Uzaylıları Kim Yönetiyor?”

“Daha başka neler göreceğiz bakalım…”

Oğuz’un bakışları bir süre arkadaşlarının üzerinde gezindi. Sonra tekrar gökyüzünü seyre koyuldu. Aytunç yaşlı Suhan’ın gözlüğünü çıkarmış ve elindeki bir tablete dikkat kesildiğini görünce:

“Bu zamanda artık sizlere normal gelen olaylar olmalı bunlar. Bizim gibi ilk defa karşılaşmadığınız için sıradan bir gökyüzünden farkı yok galiba.”

Yaşlı Suhan başını tabletten kaldırarak bakışlarını Aytunç’a dikti:

“Aynen öyle. Artık o kadar çok şey sıradan hale geldiki sorma. Herşey o kadar hızlı değişiyor ki ayak uydurmakta zorlanıyoruz. Gelişmeler adeta baş döndürüyor.”

Aytunç arkadaşlarına da seslenerek:

“Arkadaşlar! Öğreneceğimiz çok şey var daha. İsterseniz Suhan’ı bulmuşken boşa vakit harcamayalım diyorum.”

Yaşlı Suhankafasıyla onay işareti yaparak:

“Gelin şimdi kütüphaneye geçelim. Size dünyadaki gelişmelerin yer aldığı haberleri izleteyim. Hem de kitaplara bakınırız.”

Hep birlikte içeri geçtiler. Duvarlarında kitapların raf raf dizildiği genişçe bir odaya girdiler. Ortada bulunan genişçe bir çalışma masası etrafına yerleştirilen sandalyelere oturdular.

Yaşlı Suhan elindeki tabletin üzerinde bakışlarını gezdirerek masanın yakınındaki duvara döndü:

“İşte geliyor arkadaşlar. Bize normal gelen ama sizin için olağanüstü olaylar…”

Duvara görüntüler yansımaya başladı. Bakır rengi saçları, yuvarlak ve parlayan yüzüyle bir kadın sunucu ekranda belirdi.

Asya başını aşağı çevirerek dudaklarını büzdü.

“Evet, makyajda çağ atlamışlar gerçekten. Bu nasıl bir tip yahu?”

Yaşlı Suhan gülerek Asya’ya baktı:

“Demekki sunucunun uzaylısı da kadın olunca fark etmiyor.”

Bir anda herkes şaşkınlık içinde Suhan’a dönerken sunucu konuşmaya başladı:

‘Çin devlet başkanı ve Planet X 3A1 yöneticisi arasındaki görüşmelerin ardından Türk devlet başkanı ve Ay kuvvetleri konutanı bir araya geldi. Uyduların Afrika üzerine kaydırılması ve maden sevkiyatlarının yakından takip edilmesi amacıyla Nibiru üzerindeki Türk Gök kuvvetlerinin sayılarının artırılması konusunda 1A1 yöneticileri ile yeni anlaşmalar yapılmasına onay verildi.”

Ekranda klasik bıyıklı Türk insanlarıyla birlikte boy gösteren parlak tenli ve uzaylı oldukları kolaylıkla anlaşılan tipler de vardı. Türk lideri diğerlerinden daha yüksek bir platformda bulunuyor, uzaylılar da dahil herkes dikkatle onu dinliyordu. Asya yaşlı Suhan’a dönerek:

“Söyler misin gerçek mi bu?”

Suhan Asya’ya dönerek:

“Tabi gerçek. Türk milleti aslına döndü. Çok zor süreçlerin ardından dünyada hakim bir duruma geldik.”

Asya gözlerini kısarak:

“Onu demiyorum. Zaten hepimiz biliyoruz onu. Ben şu sunucuya taktım kafayı. Bu ne biçim kadın yav.”

Herkes dumura uğramış şekilde yaşlı Suhan’a bakarken genç Suhan sağ eliyle kendi kendine hafif bir tokat vurdu.

“Aslında haklısın.”

Dedi yaşlı Suhan, Asya’nın yüzüne bakarak.

“Bu gerçekten normal bir insan değil. Yapay zeka robotu dediğiniz cinsten bir makine. Ama günümüzde ayırt etmek zor.”

Asya zafer kazanmış bir edayla:

“Bakın nasıl anladım ama. Peki niye bu kadar makyaj yapmış bu?”

Oğuz ablasına dik dik bakarak:

“Abla bi dur da şunu seyredelim. Neler olmuş baksana.”

O sırada ekranda üç boyutlu bir harita belirir. Türk devletinin sınırları orta Asyayı, tüm orta doğuyu, balkanları, Karadeniz çevresini ve Akdeniz çevresini içine alacak şekilde genişlemiştir. Küçük diyebileceğimiz hiçbir devlet kalmamıştır. Asyada Çin, Hindistan ve İran, Avrupada Birleşik Avrupa devleti, Karadenizin kuzeyinde Rus-Slav devleti, Afrikanın güneyinde Güney Afrika birleşik krallığı, ilk dikkati çeken devletlerdir. Hindistanda, Avrupada ve Afrikada ise bazı yerler Türk bayrağı ile işaretlenmiş şekildedir.

Bu sırada Alper kitaplıktaki kitapları tek tek indirip bir göz atmakta, beğenmeyerek yerine koymaktadır. Aytunç’un dikkatini çeker ve elini kaldırarak:

“Alper kardeşim. Hayırdır beğenemedin mi hiçbirini?”

Alper üzgün bir ifadeyle:

“Kardeşim Türkçe bir tane kitap yokki. Hepsi de yabancı bunların. Latince mi ne nasıl okuyup da anlayayım. Ben Sultan Fatih miyim Allah aşkına!”

“Onlar Türkçe dostum. Yalnızca alfabe değiştiği için sen anlamıyorsun.”

Alper, Oğuz’un bu sözlerine anlamamış bir tavırla bakarak cevap verir.

Yaşlı Suhan bir şey unutmuş gibi aniden ayağa kalkarak:

“Arkadaşlar benim gitmem lazım. Sizler size verdiğim gözlükleri ve vereceğim tableti yanınızdan ayırmayın. Güneş ışığı olduğu sürece rahatlıkla kullanabileceksiniz. Gerekli uygulamalar ve bilgiler içinde mevcut.Sabah güneşiyle birlikte hep birlikte balkona çıkıp talimatları uygulayın. Gittiğiniz yerde ve mekanda da kullanabileceğiniz şekilde ayarladım hepsini. Yeni dünya sistemi sizi fark ettiği an geçiş yapamayabilirsiniz. Sabah saat 11’de bu bölgenin taraması var. Gecikmemenizi ve kendi zamanınıza dönmenizi tavsiye ederim. Beni hanım ve oğlum bekliyor.”

Genç Suhan heyecanla:

“Şunları bir görseydim yahu.”

Diye bakınınca yaşlı Suhan:

“Gideceğin yerde göreceksin merak etme.”

Diye cevap verir ve oradan ayrılır.

Sabah erkenden balkona çıkan Aytunç, Asya, Oğuz, Suhan ve Alper aralarında konuşmaya başlarlar.’Acaba hangi zamana gitsek.’ Konusunda karar verememişlerdir. Bu sırada kesik kesik elektrik sesini andıran bir siren duyulur.

-Bölüm Sonu-

Mesut Hekimhan

Eğitimci Yazar

mesuthan@gmail.com

Related posts

Leave a Comment