ÖMER FARUK ‘UN LİFOS TlRMANlŞl-3

Ömer tırmanışın başlayacağı yere yaklaşık 3 km mesafede bulunan toplanma alanına saat 05:40 itibariyle varmıştı. Arabadan indiği anda sabahın ilk ışıkları ile uyanmış doğanın o güzel ılık kokusu Ömer’in yüzüne çarpıyordu. Gözlerini Lifosun zirvesine diken Ömer, haşmetle kendini izleyen yüce tepeye şehrin selamını sundu. Lifos Ömer’den gelen selamı alırcasına yüreğinde esen rüzgarları bir kenara bırakmak, zirvesinden şehri huzurla izleyebileceği masmavi bir gökyüzü hediye etmek istedi ona.

Ömer çok kıymet verdiği iki dağcı arkadaşı Gürsel Bey ve Hakan Murat Bey ile yola koyulmuştu. Tırmanış öncesi güzel bir ısınma turu ve koyu sohbetlerin yaşanacağı hafif rampalar içeren patika yolu izlemeleri gerekmekteydi. Bu yol onları 2510 metre yüksekliğindeki Lifos tepesinin tırmanışının başlangıç noktasına ulaştıracaktı. Ömer yürüyüş esnasında arkadaşlarına doğanın nimetlerinden bahsediyordu. Aslında tam bir doğa meftunuydu kendisi, mutluluğu doğada bulmuştu. Önceleri yalnızca doğa yürüyüşleri yapan Ömer, Ali dağı tırmanışı ile doğa üzerindeki faaliyet alanını genişletmişti. Tırmanış onun doğasında vardı. Hatta arkadaşları arasında sıklıkla kullandığı şu söz onun doğaya olan bağlılığının ve azminin bir göstergesiydi. Şöyle diyordu Ömer arkadaşlarına: “bazen düz yolda bile yürüyemiyorum; fakat işin içinde büyük dost doğa ile birlikte olmak varsa ve sonunda zirve şartsa, hiçbir engel beni o zirveden alı koyamaz”. 

Ömer yanında taşıdığı ay yıldızlı bayrağını Ali dağında olduğu gibi Lifos un doruğunda da açmak için sabırsızlanıyordu. Bu tırmanışın bir önceki zirve tırmanışına kıyasla çok daha zorlu geçeceği aşikardı. Bu tepe çok ciddi bir dikliğe sahipti. Dağcılar, yakın tarihlerde üst üste üç kere Lifos’un zirvesine çıkmış bir kişinin güç olarak Erciyes zirveye ulaşabilmek adına hazır olacakları konusunda hem fikirlerdi. Ömer kondisyon durumunun son tırmanışı olan Ali dağı zirve faaliyetinden dolayı yeterli olduğunu düşünüyordu. Ali dağı uzun soluklu orta yükseltiler ihtiva eden zorluk derecesi Lifos’a oranla daha kolay bir yapıdaydı.

Sonunda patika yol bitmiş Lifosun yanı başına kadar gelmişlerdi. Hakan Murat Bey ve Gürsel Bey daha önce birçok kere bu zirveyi deneyimlemişlerdi. Ömer arkadaşları ve doğanın senfonisi eşliğinde tırmanışına başladı. Her adım onu zirveye yaklaştırırken koltuk değneklerinin normalden çok daha ağır geldiğini hissetmeye başladı. Aşağıdan baktığında zirve görünmüyor fakat dikliğin korkunçluğu karşısında Ömer endişe duyuyordu. Henüz yolun başında olmasına rağmen dik tırmanış onu yormuştu. Zemin kaygandı. Yerler her ayak basıldığında hareket eden taşlarla doluydu. Ömer’in koltuk değneği ile yaptığı bu yolculuk kendini güçsüz hissetmekten ayrılmayı, azimle dost olmayı gerektiriyordu. Zirvenin hasreti ile hırslanan Ömer koltuk değneklerine her zamankinden daha fazla sarıldı. Hızlanmıştı. Bu zorlu yokuşa vücudu alışmıştı sanki attığı her adımda kendini daha iyi hissediyordu. Bacaklarındaki ağrılar azalmıştı. Tam tırmanış zevkli hale geldi derken bir anda Ömer dengesini kaybederek yere yığıldı, koltuk değneği kayıp gitmişti gönlünden. Gürsel bey ve Hakan Bey kendisinden 20 metre uzakta oldukları gibi azmi, savaşçı ruhu da kendinden bir anda uzaklaşmışlardı. Kimsesizliğin ortasında yapayalnız kalmıştı, tıpkı çocukken sessizce düştüğü anlar geldi aklına. Kimseden yardım beklemeyen kendi kendine ayağa kalkan o güçlü çocuk neredeydi. Önce arkadaşlarının kendisine yardım etmeleri düşüncesi ile aşağıdan seslenmek istese de o her zamanki gibi kendi iç sesine kulak verdi “ kalk Ömer , kalk” diyen ruhu tüm güçsüzlüğe isyan eder gibiydi , hep kendi ayakları üzerinde durmayı başaran Ömer tüm gücüyle ayağa irkilip yere düşen koltuk değneğini almak için son bir manevra yapmaya çalıştığında kendisine uzanan el , Gürsel Bey’in eliydi. 

4.Bölüm çok yakında.

Yazar Çınar

Bu yazıya Kayserihakimiyet2000.com adresi üzerinden de ulaşabilirsiniz

Related posts

Leave a Comment