Geçen hafta 2024-2025 yılı okulların son haftasıydı. Yıllaaaar öncesinde bu cümle içimizi kıpır kıpır ederdi. Bir eğitim-öğretim yılı daha geride kalıyor, karne günü yaklaşıyordu. Karne günü bugünün çocukları için sadece sıradan bir cuma sabahı olup bir zamanlar yaşıtlarım içinse büyük bir heyecanın, coşkunun, bazen de burukluğun adıdır. Okullar kapanıyor, öğrenciler karnelerini alıyor ama nedense yüzlerde bir parıltı veya hüzün göremiyoruz. Ne çocukların gözlerinde o kocaman meraklı bakışlar ne anne babaların heyecanlı bekleyişi ne de öğretmenlerin duygusal vedalarını maalesef göremiyoruz. Eskiden öğrenciler karneye bir yılın emeğini, sevincini, hatta hayallerimizi sığdırırlardı. Karnenin kıymeti, sadece bir belge oluşunda değildi. O belge, bir dönemin veya bir yılın öyküsünü taşırdı. Her satırında bir başarı, her notun ardında bir mücadele saklıydı. Düşük not alırsak biraz korkar, yüksek not alırsak dünyaları kazanmış gibi sevinirdik. Karne günü, aynı zamanda sınıf arkadaşlarıyla vedalaşma, öğretmene teşekkür etme, bir yılın yorgunluğunu omuzlardan atma günüydü. Şimdi ise bu duygular silinme ve kaybolmak üzeredir.
Neden böyle olduk?
Belki de çok şey sıradanlaştı. Karneler, e-okulda gün gün takip edilen notların sadece çıktısı hâline geldi. “Sürpriz” duygusu kayboldu. Artık her şey dijital, her şey tahmin edilebilmektedir. Elle yazılı ve zarflar içindeki karneler gitti, yerine PDF karneler geldi. Oysa biz, karneyi alıp eve koşa koşa götürmenin, onu saklamanın sevincini yaşardık. Bugün pek çok öğrenci, karnesini çantasına koyup kenara bırakıyor; sanki sıradan bir ders notuymuş gibi.
Bir diğer neden de başarının sadece notla ölçülemeyeceğinin sıkça vurgulanması belki. Haklı da olsa, bu yaklaşım bazen öğrencilerin motivasyonunu törpüledi. Artık karneler bir ödül ya da uyarı değil, geçici belgeler gibi görülüyor. Eğitim sisteminin, ailelerin, hatta zamanın ruhunun değişmesiyle birlikte karne, duygusal yükünü de yitirmiş oldu.
Benim hala umudum var. Karneleri yeniden bir dönemin veya bir yılın muhasebesi olarak değil de, bir sürecin sembolü olarak görmeyi öğretebilirsek, belki yeniden öğrencilere “emeğin değerini”, “sabırla öğrenmenin hazzını” anlatabilirsek, belki karne günlerini sadece notlar değil, hatıralar, vedalar ve umutlarla süsleyebilirsek işte o zaman özlediğimiz eski duygusal anılar canlanır. Çünkü çocukluk, heyecanla karne gününü beklemektir. Sınıf arkadaşına “iyi tatiller” derken biraz içlenmektir. Karne günü aslında vedaların, emeklerin ve yeni başlangıçların adıdır. Ne olursa olsun, biz büyükler bu duyguyu yaşatmamız lazım ki, çocuklarımız karne denen kelimenin sadece bir kâğıt parçası olduğunu sanmasın. Vesselam……
Fethi Ahmet ÖNER
Eğitimci/ Yazar
fethiahmetoner@gmail.com