Bu röportajımızda başarılarla dolu bir hayat hikayesinden, ilklerden söz edeceğiz. Engellilerin yaşadığı olaylar genellikle ajitasyon ile anlatılır ama bu sefer bir farklılık yapıp olayların mizahi yönünü de ele alarak arafta kalıp kahkahalarımızı arafta bırakarak tebessüm ederek düşüneceğiz. Bu röportajımızın konuğu “Arafta Kalan Kahkahalar” isimli kitabın yazarı Sayın Fatma Şahin
1. Öncelikle sizleri tanıyalım.
1974 Kırşehir doğumluyum. Halen Bağcılar Belediyesi Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde halkla ilişkiler biriminde çalışıyorum. Ayrıca Bağcılar Belediyesi Engelliler Spor Kulübü Başkanlığı yapmaktayım. Eski radyo ve televizyoncuyum ve yazarlık yapmaya çalışıyorum.” Arafta Kalan Kahkahalar” Kitabının yazarıyım.
2. Bize biraz engelinizden, engelli olma hikâyenizden bahseder misiniz?
Ben hem doğuştan hem sonradan diyebileceğim genetik bir hastalığa sahibim Belirli bir yaşta ortaya çıkan ve zamanla ilerleyen bir hastalık. Bu hastalığın en büyük dezavantajı elleri de etkilemesi ve zaman içerisinde elleri de kullanamamak. Geç ortaya çıkan bir hastalık olduğu için uzun süre bunun bir engel değil hastalık olduğunu düşündük ve hastalık tedavisi arar gibi tedavi yöntemleri denedik. Bunun hastalık değil bir engel durumu olduğunu öğrenince yanlış tedavi yöntemleri aramaktan ve uygulamaktan da kurtulmuş olduk
3. Bu süreçte bir psikolojik süreç geçirdiğiniz mi? Geçirdiyseniz bu zorlu süreci nasıl aştınız?
Hasta değil engelli olduğumu öğrenince ve hastalığın ilerleyeceğini zaman içerisinde sandalyeye bağımlı yaşamak zorunda kalacağımı doktor söylediğinde çok büyük bir travma yaşadım. Yaklaşık 6 yıl kendimi sosyal hayattan ve insanlardan tecrit ettim. Engelli olacaktım ve engelli bir insan hiçbir işe yaramazdı, ölsün bundan daha iyiydi. Bu yüzden hayattan tamamen koptum.
O süreçte çok çeşitli psikolojik ruh hallerine büründüm. Kendimi aileme bir ceza olarak gördüğümde oldu, ailemin bir günahının cezası olarak da gördüm, Allah’ım beni sevmediğini de düşündüm. Alllah’a İsyan da ettim, bir dönem de inkar ettim çok zor bir süreçti bizim benim için. Her gün keşke ölsem duası ile yataktan kalkıyordum. Ancak ölümün ne zaman geleceği belli değildi bir türlü gelmiyordu. Tabii o süreçte çok fazla araştırma yapıyordum. İslamiyet’in engelliye bakışı, peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin engellilere yaklaşımı, insanların neden engelle yaratıldığı? Gibi konuları çok fazla araştırdım. Her insanın bu dünyada bir rolü olduğunu bir karıncanın bile dünyanın ekolojik sistemini ayakta tutmak için bir görevinin olduğunu öğrendim. Hastalıkların günahlara kefaret olduğunu, günahları sabun gibi yıkadığını, Allah’ın sevdiği kullara hastalık verdiğini öğrendim ve bir hadisi şerif okudum. Peygamber Efendimiz hadisinde Yüce Allah buyuruyor ki; “Ben bir kulumun malına canına evladına bir musibet verirsem onu kıyamet gününde hesaba çekmekten haya ederim.” Bunu okuyunca zihnimde Şimşekler çaktı Kimi kime şikayet gidiyorsun? Diye kendimden utanmaya başladım ve o güne kadar yaşadığım problemlerin bilinçsizlikten kaynaklandığı için bundan sonraki hayatımı engellilerin ve toplumun bilinçlenmesine adayacağım diye kendime söz verdim. O gün bugündür çalışmalarıma ara vermeden devam ediyorum
4. Türkiye’nin ilk Bayan Engelliler Spor Kulübü Başkanısınız isterseniz biraz bu konudan da bahsedelim çalışmalarınızdan ve tabi sizin için başkanlık süreci nasıl gelişti?
Ben Bağcılar Belediyesi Engelliler Meclisi Başkanlığı yaptığım süreçte engelleri sosyalleştirmek adına pek çok faaliyette bulunuyorduk. Onları Her anlamda rehabilite etmeye çalışıyorduk ve kurucu belediye başkanımız Feyzullah Kıyıklık Başkanımız bir Engelliler Spor Kulübü kurmanın Rehabilitasyon da çok Etkin olacağını belirtip bize de talimat verdi. Kulüp kuruldu ve o süreçte başkanımız milletvekili oldu Şu an mevcuttaki Belediye Başkanımız Lokman Çağırıcı Engelliler Spor Kulübü’nün başında bir engellinin olması gerektiğini belirtti ve bu konuda bana görev verdi. O günden bugüne branş sayımızı ve lisanslı spor sayınızı arttırarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. Türkiye’deki engelli spor kulüpleri arasında bu kadar çok sporcu ya ve branş sahip tek kulüp olmanın haklı gururunu yaşıyoruz Bağcılar Belediyesi Engelliler Spor Kulübü engelli spor kulüplerinin bir lokomotifi durumunda. Zaman zaman gönüllü olarak diğer kulüplere bu konularda yönlendirme ve danışmanlık da veriyoruz. Kulübümüzün atletizm branşı Türkiye tarihinde Avrupa’da altın madalyayı ilk kez getiren sporcuyu yetiştirdi ve dünyada Avrupa’da yapılan çeşitli müsabakalarda her branştan çok başarılı dereceler elde eden sporcularımız var.
Biz rehabilitasyon olarak başlamıştık ancak profesyonel olarak devam ediyoruz. Şu an altyapıda da çalışmalarımız devam ediyor. Biz Kulübü kurduğumuzda başka kadın kulüp başkanı yoktu. Ama sonrasında bayan arkadaşlar bu konuda ciddi çabalar sarf ettiler ve çok güzel çalışmalar yapıyorlar kulüplerin başında yönetici olarak da bulunan bayan arkadaşlarım var. Bu da bir kadın olarak bizleri sevindiriyor.
5. Aynı zamanda Türkiye nin ilk Engelliler Meclisi Başkanısınız bu süreç nasıl gerçekleşti ilkleri başarmış olmak nasıl bir duygu?
Ben engelim ile barışmaya başladıktan sonra yaşadığım sıkıntıların aslında çoğunun bilinçsizlikten bilgisizlikten kaynaklandığını fark ettim. Bağcılar Belediyesi Kadın Meclisi’nden bir ablamız beni meclise üye yaptı ve Engelliler Komisyonu sekreteri görevini verdi. Gönüllü olarak engellilerle ilgili çalışmalar da bizzat bulunmaya başladım. Fakat daha sonra bu yetmedi. Belediye Başkanımız Engelliler Meclisi’nin kurulması gerektiğini söyledi O zamanlar Kent Konseyi yasası yoktu ve hiçbir belediyede de böyle bir çalışma yoktu. Biz Türkiye’de ilk defa Engeller Meclisini kurduk. Ben bu meclise engelliler ve ailelerinin oylarıyla Başkan seçildim. Yaklaşık 6 yıl bu görevi yürüttüm. Daha sonra Spor Kulübü kurulduğu için görevi başka arkadaşlara devrettim ama Onursal Başkan olarak hala çalışmaların içerisinde zaman zaman bulunuyorum
6. Bağcılar belediyesi bünyesinde belediye rehabilitasyon merkezinde halkla ilişkiler sorumlususunuz bir engelli olarak orada eğitim gören engelli arkadaşlarımızla iletişiminiz nasıl?
Oradaki aileler ile ilişkim oldukça iyi bir seviyede çünkü çocuğu engelli olan aileler büyük bir karamsarlıkla ve üzüntü ile kuruma başvuruyorlar. Başvurdukları yerde bir engelli ile karşılaşınca ilk önce çok şaşırıyorlar sonra çok mutlu oluyorlar çocuklarına da bakış açıları zaman içerisinde değişiyor. Demek ki benim çocuğum da eğitilirse bu noktalara gelebilir düşüncesi oluşuyor. O yüzden onlar beni daha çok kendilerinden biri olarak görüp benimsiyorlar Bu da benim çok hoşuma gidiyor
7. Eski radyo programcısı, köşe yazarısınız o günleri bizlere biraz anlatır mısınız?
Engelimi aşmaya başladıktan sonra engellilerin yaşadığı sıkıntıları anlatarak toplumun önyargılarını yıkarak bu sorunların çözülebileceğini anladım. Çünkü insanların engellilerle ilgili önyargıları vardı ve engellilerde Tıpkı başlarda benim olduğum gibi hiçbir şeye başaramayacağını zannediyorlardı. Bu düşünceyle sesimizi duyurmak ve bir engellinin neler yapabileceğini topluma anlatabilmek amacıyla radyoculuk ve köşe yazarlığı yapmaya karar verdim Allah nasip etti Çok güzel kapılar açtı. Bu vesileyle çok insanın aydınlanmasına sebep olduk pek çoğunun hayatlarına dokunduk benim için oldukça eğitici ve keyifli bir süreçti. İlk göz ağrım köşe yazarlığıydı sonra yazmak yetmeyince radyoculuk yapmaya karar vermiştim. İyi ki de yapmışım benim için de çok güzel tecrübeler oldu.
8. Yazar olmaya yazmaya nasıl karar verdiniz yazarlığa sizi iten sebepler ne oldu?
Az önce de belirttiğim gibi sesimizi duyurmak, engellilerin yaşadığı sıkıntıları anlatmak, toplumun engellilerle ilgili önyargılarını yıkmak ve herkesin bu anlamda bilinçlenmesini sağlamak duygusu beni yazarlık yapmaya itti. Zaten evde olduğun süreçte de çok fazla okuyup araştırdığım için bir altyapı oluşmuştu Allah da güzel bir kapı açtı yaklaşık 3 yıl ulusal bir gazetede haftada bir gün yazılarım yayınlandı.
9. Gelelim kitabınız Arafta Kalan Kahkahalara neden kitap ismi olarak Arafta kalan kahkahalar?
Kitapta anlatılanların tamamı gerçek olaylardır. Okuyucuların okurken güleyim mi? Yoksa oturup biraz düşüneyim mi? Diye arada kalmasını sağlamaya çalıştım o yüzden bu ismi verdim.
10.Engellilerin başına gelen olayları siz farklı bir gözle gülümseyerek mizahi bir gözle inceliyorsunuz bunun sebebi nükte yaparak insanları düşündürmek mi?
Engellilerin yaşadığı olaylar genellikle ajitasyon ile anlatılır. Ben acındırarak değil böyle keyifle okumasını sağlayarak bazen tebessüm ederek tebessüm ederken insanların düşünmesini sağlamak için bu konuda yazmaya karar verdim.
11. Bize engellilerin başına gelen olayların bir tanesini anlatır mısınız?
Kitabımdan bir alıntıyı payalaşayım;
Çok da önemli olmayan bir sağlık problemim vardı ve muayene için hastaneye gitmiştim. Doktor ultrason için beni radyolojiye yolladı. Sırada bekliyorum. Doktor odaya girip çıkarken dik dik bana bakıyor. Ama ben anlamlandıramıyorum. Nihayet sıra bana gelip içeri girdiğimde doktorun ilk sözü:
-Neden oturuyorsun kalksana, oturmanı gerektirecek bir hastalığın yok! Demek oldu.
Tabii ben şok bir halde:
-Bende çok isterdim kalkabilmeyi ama ben yürüyemiyorum, deyince doktor benden daha çok şaşırmış bir halde;
-Bende emaneten oturduğunuzu düşünmüştüm, dedi.
Doktorun bu ön yargılı yaklaşımına ve cehaletine üzüleyim mi sevineyim mi karar veremedim…
Ve yine kitaptan arkadaşımın başına gelen trajikomik bir olay;
Bir kaza kurşunuyla hayatının ve hayallerinin akışı bir anda değişen ama yılmadan engelleri aşan çok sevdiğim değerli kardeşim Suphiye Dağ anlatıyor;
Engelli olmamızdan dolayı her gün birçok komik olayla karşılaşıyoruz. Bunun nedeni de toplumun hayatın içinde, üretici engelli bireye henüz alışkın olmamasında dolayı olduğunu düşünüyorum.
Bundan yaklaşık 6 yıl önce şu an oturduğumuz eve yeni taşınmıştık ve henüz kimseyi tanımıyorduk. Kız kardeşimle dışarıdan gelmiş eve çıkacaktık, yeni komşularımızın kızlarıyla kapıda karşılaştık. Kız kardeşimle aynı yaştaydılar. Selamlaşıp tanışma faslından sonra kız kardeşime beni göstererek: Ablan mı? Neyi var? Diye sordular. Kız kardeşim: ‘’Evet ablam tekerlekli sandalyede görmüyor musunuz yürüyemiyor’’ dedi gülümseyerek. Bende onların bu diyaloglarına bakıp güldüm. Kızlardan ikinci soru geldi. ‘’Konuşamıyor mu? Ben cevap verdim: Evet konuşamıyorum dedim. Kızlar kendilerini öyle kaptırmışlardı ki benim cevap verdiğimi bile fark etmemişlerdi. Kız kardeşime dönüp duyamıyor da mı diye sordular. Ben suratımı asıp evet duyamıyorum da diye cevap verdim. Kızlar üzülmüş bir yüz ifadesiyle suratıma bakıyorlardı. Kız kardeşim gülme krizinde girmişti. Kızlar şaşkınlıkla kardeşime bakıp neden güldüğünü anlamaya çalışıyorlardı. Sonra olayın komikliğini anlayıp onlarda gülmeye başlamışlardı.
12.Toplum olarak engellilere karşı sergilediğimiz doğru bilinen yanlışlar nelerdir? Engellilere nasıl yaklaşmalıyız?
Bence engelliye şöyle yaklaşmalıyız böyle konuşmalıyız demek yanlış. Engellinin diğer insanlardan hiçbir farkı olmadığını düşünerek diğer insanlarla nasıl iletişim kuruyorsa engelli ile de o şekilde iletişim kurmalı bazı farklılıklarından dolayı iletişimde farklı yöntemler olmalı ama farklı olduğunu hissettirmemeli.
13.Toplumun engellilere karşı bilinçli olduğunu düşünüyor musunuz?
Bilinçlenme eskiye nazaran çok daha fazla ama henüz yeterli seviyede değil
14.Toplumun engellilere doğru yaklaşım sergilemeleri konusunda engelliler adına sizce hangi faydalı projeler yapılabilir?
Bu konuda çok fazla çalışmalar yapılıyor zaten. Devlet tarafından da belediyeler tarafından da çok fazla seminerler, konferanslar, çalıştaylar düzenleniyor. Bu güzel bir gelişme Eskiyle kıyasladığımızda ama biraz daha zaman gerekecek.
15.Sizce engellilerin kendilerini topluma tanıtmaları adına biraz daha faal olmaları gerekmez mi?
Biz engellilik durumu ile yeni karşılaşan ya da sosyal hayatın içerisine yeni atılan engelli arkadaşlara hep şu tavsiyede bulunuyoruz; hiçbir şey yapmasanız bile sokağa çıkın gezin dolaşın. İnsanlar sizin varlığınızdan haberdar olsun. Hayatı pencereler ardında izlemekten vazgeçin. Siz de herkes gibi aynı gökyüzünün altında herkesle birlikte aynı şartlarda yaşama hakkına sahipsiniz. İnsanların bunu unutmasına İzin vermeyin.
16. Koronavirüs döneminin engellilere bakış açısı bakımından bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, oldukça inanıyorum. Evde oturmanın dışarı çıkamamanın ne demek olduğunu herkes çok iyi anladı. En çok duyduğumuz söz artık hepimiz aynı gemideyiz. Aslında hep aynı gemideydik ama hiç kimse ya da çoğu kimse bunun farkında değildi. Bambaşka bir dünyada yaşıyorlardı.
17. Son olarak bize ve engelli arkadaşlarımıza söylemek istedikleriniz nelerdir?
Hepimizin bu dünyaya gönderilirken bir yaratılış gayesi vardır. Hiç kimse boşuna yaratılmadı. Herkesin hayatta bir rolü var. Bizlerde yaratanın hikâyemize uygun üstümüze düşen rolü en iyi şekilde yaşamak için elimizden gelen gayreti sarf etmeliyiz. Engelli engelsiz fark etmez insanların kendine saygısı olmazsa başkalarından da saygı beklemesi yersiz olur önce kendimizi sayıp seveceğiz birey olarak göreceğiz ve hayallerimizin peşinden koşmak için uğraşacağız
HAZIRLAYAN: ÖMER FARUK KOTAY