Düşünmenin Kıymeti

Bazen etrafımızda insanlar konuşuyor, tartışıyor, kararlar alıyor vesaire… Ama dikkatlice baktığımızda gördüklerim, duyduklarım bana aslında çok da düşünülmeden söylenmiş sözlerin olduğunu ve aceleyle verilmiş kararlar olduğunu ortaya çıkartmaktadır. Sanki düşünme yetimiz, becerimiz yavaş yavaş körelmiş gibi hale gelmiş ve hazır kalıplarla yaşamayı tercih eden bir toplum haline bürünmüşüz.

Düşünme olmadan yaşanan bir hayat, insanı da toplumu da çıkmaza sürüklüyor. Kendi aklını kullanmayan kişi, başkasının sözüyle yol almaya başlar ve bu durumda yanlış kararlar, kırgınlıklar, adaletsizlikler ve huzursuzluklar doğar. Toplumun ilerlemesi  yavaşlar. Çünkü düşünmeyen toplum, üretemez, geliştiremez ve etrafını aydınlatamaz.

Böyle ortamlarda hemen kendini belli eden ve en çok öne çıkanlar, çoğu zaman kibirli insanlardır. Kibirli kişiler, bilgiyi gerçekten özümsemek yerine sadece gösteriş için konuşur, eleştirir ve yönlendirmeye çalışırlar. Bu insanların etkisi altına  girenler, sorgulamayı bırakıp düşünmeden her dedikleri doğruymuş gibi kabul ediyorlar. Bu da toplumsal huzuru daha da bozar. Oysa alçakgönüllü insan hem kendini geliştirir hem de çevresine ilham verir. İslam’ın kibri en büyük tehlikelerden biri olarak görmesinin sebebi de tam olarak bu: Kibir, hem aklı hem de kalbi körleştiriyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurmuş (M265 Müslim, Îmân, 147).

Hiçbir kimsenin kibirlenerek Allah’a yaklaşamayacağını ön planda tutarak, böylece müminin alçakgönüllü olmasının önemini vurgulamıştır. İşte burada İslam’ın hayat tarzı bize büyük bir yol gösterici olmaktadır.

Kur’an’da sık sık geçen “Hiç düşünmez misiniz?” (Al-i İmran, 190; Sad, 9) ifadesi aslında çok açık bir çağrı: Akıl nimetini kullanın! İslam, sadece inanmayı değil; araştırmayı, sorgulamayı, doğruyu bulmayı öğütlüyor. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hadislerinde de sık sık tefekkür ve ibret alınacak olaylar üzerinde düşünmenin önemi vurgulanır. Düşünemeyen zihinler körelircesine insan ruhu ve aklını canlı tutamaz.

Peki çözüm ne? Aslında çok basit adımlarla başlayabiliriz. Sosyal medyada boş saatler geçirmek yerine Kuran ve hadisleri anlamaya çalışmak, farklı görüşleri dinlemek ve bir meseleyi tartışmaya açarak başlayabiliriz. Bunlar zihnimizi diri tutar. Üstelik İslam’ın bize sunduğu bakış açısıyla birleşince, düşüncelerimiz sadece aklı değil, kalbi de besler. Kalp ve akıl bir bütün olarak hareket ederse, insan hem doğruya ulaşır hem de çevresine rehberlik eder.

Sonuçta düşünmek, hayatı anlamlandırmanın anahtarıdır. Düşünmeyen bir toplum karanlığa gömülür ama düşünen insan ışık olur. Hepimiz biraz daha fazla düşünebilirsek, hem kendi dünyamızı hem de toplumu aydınlatabiliriz. Unutmayalım ki İslam, aklı ve kalbi birlikte kullanmayı öğütler; böylece hem bireysel hem de toplumsal huzura katkı sağlamış oluruz.

Yazımı bir sloganla tamamlamak istiyorum:“Düşün, sorgula ve aydınlat ki; kalbin ve aklın rehberin olsun!”

Vesselam.

Related posts

Leave a Comment