ALLAH CEZZARINIZI VERSİN

“Bana Türk Ordusunu Verin Dünyayı Fethedeyim”

Dünya tarihi tüm dünyayı kontrol altına alarak “Dünya İmparatoru” olmak için mücadele eden liderler ile karşılaşmıştır. Farklı farklı milletlerin ideolojilerini süsleyen “Dünya Devleti” kurma düşüncesi bu liderlerin önderliğinde hayat bulmuştur.

Makedonyalı Büyük İskender, Babil Kralı Bühtunnasr, Türk Moğol Hakanı Cengiz Han, Emir Timur, Kanuni Sultan Süleyman ve onlarcası…

Hedefler benzer, önemli coğrafyaları hakimiyetine alarak evrensel kontrolü sağlamak.

Yakın tarihimizde yer alan Fransız Napolyon Bonapart da bu liderlerden birisi. Fransız İhtilali sonrasında hakimiyeti eline alıp önce bölgesel sonrasında ise dünya hakimiyeti hedefiyle hareket etmiş.

Aslen bir İtalyan ailesinin çocuğu olarak Korsika’da dünyaya gelen Bonapart, Fransızcayı sonradan öğrenmiş, Fransız ordusuna girerek zekası ve cesaretiyle yükselmiştir.

İngilizlere karşı siyasî ve ekonomik üstünlük sağlamak amacıyla bir Osmanlı eyaleti olan Mısır’a saldırdı.

Amacı Baharat yolunun kontrolünü sağlamak ve ingilizlerin Hindistan’a giden yollarını kesmekti.

1798’de “Piramitler Savaşı” olarak anılan savaşta 50.000 kişilik Memlük beyleri ordularını ellerindeki modern silahlar ve toplarla yendiler.

Bu arada Bonaparte, El-Ariş, Gazze ve Yafa’yı işgal etmiş, Mart 1799’da Akkâ önüne gelmişti.

Napolyon, gerçekleştirdiği seferlerle Avrupanın siyasi haritasını tamamen değiştiren ve adını dünya tarihine yazdıran bir Fransız imparatoruydu. Askerî ve siyasî stratejileriyle bir çok bölgeyi ele geçiren Napolyon, son olarak doğunun zengin topraklarına gözünü dikmişti. Bu topraklarda “Yenilmez Napolyon”’a ilk gerçek yenilgisini tattıracak olan da cesur bir Türk komutanıydı. Napolyon bundan 225 yıl önce Akka’da ağır bir yenilgiye uğramış ve doğuyla ilgili hayalleri biterken şunları söylemişti:

“Savaşı kazansaydım “Doğunun Fatihi” olurdum ve Paris’e İstanbul üzerinden dönerdim.”

İki aydan fazla süren kuşatma, Osmanlı Donanması ve Nizam-ı Cedid ordusundan destek gören Cezzar Ahmet Paşa’nın güçlü savunması karşısında başarısızlıkla sonuçlandı. Napolyon, 21 Mayıs 1799’da Akka’dan çekilmek zorunda kaldı.

Cezzar Ahmed Paşa’nın karşısında ilk yenilgisini yaşayan Napolyon: “Akka’da durdurulmasaydım, bütün Doğu’yu ele geçirebilirdim!” sözünü söylemiştir. Cezzar Ahmed Paşa ise 1804’te ölümüne kadar Akka Beylerbeyliği görevini yürütmüştür.

Cezzar Ahmed Paşa, Bosnalı olup çeşitli kaynaklarda 1708, 1720, 1722 veya 1735’te doğduğu ileri sürülmektedir. Bosna’da Stolac (Ustulca) şehrinde doğmuştur. Stolac hala Boşnak Müslümanların çoğunlukta olduğu şirin beldelerden birisidir. Mostar’ın güneydoğusunda yer almaktadır.

Cezzar Ahmed Paşa, gençliğinde değişik mesleklerde çalışmış, berberlik yapmış, askerlik yapmış ve en sonunda Bosna Valisi Hekimoğlu Ali Paşa’nın hizmetine girip onunla birlikte Mısır’a gitmişti (1756).

Mısır’ın sosyal ve idarî yapısını yakından tanımış ve bu durum ona hayatının ileriki yıllarında karşı karşıya kaldığı meselelerin hallinde büyük tecrübe kazandırmıştır. Sayda ve Şam valilikleri sırasındaki faaliyetleriyle, bu topraklarda merkezî idareyi kuvvetlendirmek isteyen Osmanlı hükümetine genel olarak bağlı kalıp nüfuzunu arttırmış ve karışık bir sosyal yapıya sahip iktisadî bakımdan son derece önemli bu geniş bölgeyi otuz yıl gibi uzun bir süre idare etme başarısını göstermiştir.

Mısır’da bir müddet Hekimoğlu Ali Paşa’nın yanında kalan ve bu sıralarda Boşnak lakabıyla anılan Ahmed Bey, Buhayre kâşifi (sancak beyi) Abdullah Bey’in hizmetine girdi. Onun Hunadi aşiretine karşı yaptığı seferde öldürülmesi üzerine Mısır’da bağımsız bir idare kurmaya çalışan Ali Bey tarafından Buhayre kâşifliğine getirildi. Buhayre, Kahire ile İskenderiye arasındaki bölgenin adıdır.

Abdullah beyi şehid eden bedevilerle yaptığı savaşlarda birçok kişiyi develeriyle birlikte öldürdüğü için kendisine “deve kasabı” anlamına gelen “Cezzâr” lakabı verildi.

Napolyon Akka kalesine dayandığında Cezzar Ahmet Paşa’ya şöyle bir mektup yazar;

“İşte kalenin surları önüne geldim. İhtiyar bir adamın kalan birkaç günlük ömrünü almak bana bir şey kazandırmaz. Seninle savaşmak istemiyorum. Benimle dost ol ve kaleyi bana teslim et.”

Cezzar Paşa’da mektubu şöyle cevaplar;

“Allah’a hamd olsun gücümüz yetiyor ve elimiz silah tutuyor. Geri kalmış birkaç günlük ömrümüzü de küffar ile cenklerde geçiririz.”

Napolyon bu cevabı aldıktan sonra yanındakilere “Anlaşıldı, bu ihtiyar birkaç günümüzü heba edecek ama merak etmeyin, iki gün sonra şehrin ortasındayız.” der ama 64 günlük kuşatmadan bir sonuç alamaz.

Kuşatma sırasında Cezzar Ahmet Paşa’ya bir elçi daha gönderir ama şu cevabı alır. “Devlet bizi bu kaleyi teslim etmek için vezir yapmadı. Ben Cezzar Ahmed Paşa şehidlik mertebesine ulaşmadan bir karış toprak vermem.”

Bu cevaptan sonra iyice köpüren Napolyon gece gündüz toplarla kaleyi dövdürür ama sonuç alamaz. Kuşatmada yeni kurulmuş Nizâm-ı Cedîd askerine mensup bir kuvvet Akkâ’da bulunduğu gibi İstanbul’dan da donanma ile yeni askerî kuvvetler gönderilmişti.  Cezzar’ın 3000 kişilik Nizam-ı Cedit birliği ile kaleden çıkması ve kendi askerinin de yardımı ile düşman hatlarını dağıtması, savaşın kaderini belirledi. İngiliz donanmasının da kıyı boyunca Fransız kuvvetlerini top ateşine tutması ile iki ateş arasında kalan Napolyon’un askerleri, bozguna uğrayarak Mısır’a kaçtı. Zafer haberi üzerine, İstanbul’da büyük şenlikler düzenlendi. Cezzar’ın adı ve kazandığı zafer bütün Osmanlı ülkesinde duyuldu

Cezzâr Ahmed Paşa bir süre sonra her bakımdan geliştirip kendisine merkez yaptığı Akkâ’da vefat etti (23 Nisan 1804). Kendi adıyla anılan yaptırdığı camiinin haziresine defnedildi.

Şimdi dünyayı zulümleriyle kana bulayıp yönetmek isteyenlere sesleniyorum:

“Allah Cezzarınızı verecek…”

Mesut Hekimhan

Eğitimci Yazar

mesuthan@gmail.com

Related posts

Leave a Comment