Sokak lambasının ışığındaki taneler kıpırdattı içimi. Gökyüzü pembe. Bulutlar şehre yorgan. Bugün her yere masumluk çökmüş. Şehir saflaşmış. Bütün kötülükler yok olmuş. Kar taneleriyle birlikte güzel olan her şey gelmiş sanki. Beyaza bürünmüş yerler. Minicik bir adımdan kocaman tekerleğe kadar hepsi yer etmiş izleriyle. Dünyada varlığını ispatlamak istercesine her adım her dönüş belli.
Vazgeçişler, kalışlar, geçici izler. Savunmasız olan da var burada, kendini savunmaya ihtiyaç duymayan da. Yalansız bugün dünya. Şehir başka. İnsanlar başka. Sınırlar yok hayatta. Keskinliğe, mutluluğa, mutsuzluğa, ayrıma yer yok şu anda. Bir düzensizlik içinde düzene yürüyor beyazlar.
Derinliğini yitiriyor bazı şeyler. Sonra dünlerin, yeni günlerin ışığı olduğunu anımsıyorum. Dünyayı aydınlatan beyazların içinde bir fotoğraf karesine, bir ressamın elinden çıkan tabloya bakıyorum.
Sineye çekilen hasretle, sırları daha da gizleyen beyazların içinde, inceden dumanları seyrediyorum bugün burada. Gelecek güzel günlerde açacak çiçekleri bekliyorum. Bir Kardelen görüyorum mesela. Dayanıklı kalbini hayal ediyorum. Sonra narinliğini düşünüyorum. Bir aşk uğruna karların, ayazın, keskinliğine aldırmadan, sevdiğini beklediğini hatırlıyorum. Menekşe’nin şansını ama aynı zamanda cesaretsizliğini biliyorum. Kardelen’in kendini iyi ederken, yarasını tedavi ederken kuvvetlenen yüreğine şaşıyorum. Baharın müjdecisi halini, kararan her gecenin, gündüzünü hatırlatan yapısını seviyorum. Kimselerde olmayan zorluğunu seviyorum en çok. Bir yamaç manzarasına hayranlık duyuyorum. Fedakarlığın, bir kar manzarasına ne kadar da çok yakıştığını anlatıyor bana. Umudu simgelerken inancımı da tazeliyor. Kış bitecek yine bahar gelecek biliyorum. Kalkacak beyaz örtü.
Değişecek dünya. Ama bu sefer başka bir uyanış olacak hayatta.