Mayısın serin bir sabahına uyanmış al gül.
Bahçeyi seyre dalmış rüzgar serin serin işlerken yapraklarına…
Nazlı pembe güller, somurtan sarı güller, gururlu beyaz güller ahenk içinde dans ediyorlarmış rüzgarın şarkısıyla.
Derken bahçeyi çepe çevre saran çalılar çekmiş dikkatini al gülün.
Yapraklarını sallayarak ve alaycı bir ifadeyle gülerek bağırmış çalıya;
“Hey bozçalı,
Bu dikenler de niye;
Korunacak bir gülün mü var ki senin?…” Demiş.
Narin ve güzelliği dillere destan al gülden bu sözleri duyunca çalı üzülmüş,
Biraz daha kararmış dikenleri bozçalının.
İçini çekerek cevap vermiş güle, demişki;
“Gülüm, sen yalnızca kendi gülünü korursun dikenlerinle,
bense bütün bir bahçeyi…” Demiş.
Ve gülün al yanakları utancından biraz daha kızarmış…
Böyle sözler yakışmaz
Al yanaklı bir güle
Boş bulunmuş olmalı
Çalılar gelse dile…
Mesut Hekimhan
21 Ekim 2014 Salı