Bugün dolunay var gökyüzünde. Hayalimde de bir sahne. Basit aslında. Hem de çok basit. Uçsuz bucaksız bir deniz. Kumsala uzanmış her şeyden uzak. Sadece dolunayı izleyecek, onu izlerken uyuyakalacak ve gün doğumunda uyanarak günü karşılayacak vakitler. Basit. Ama güzel hayaller görüyorum düşümde.
Bugün dolunay var gökyüzünde. Gözlerimi kapatıyorum. O aydınlık sarıyor her yanımı biliyorum. İçinde kayboluyorum bazı hislerin. Bazen korku bazen neşe bazen de endişelerle, mutsuzluklarda kayboluyorum. İçim hep bir hop ediyor. Kapalı olan gözlerimle kaçırdığım her an da yaşananlarhislerime ortak.
Bugün dolunay var gökyüzünde. Hayallerim var düşümde. Endişelerim korkularımsa bekliyor beni yakında. Yakın gelecekte. Sesler geliyor duymuyorum. Sesler susuyor anlıyorum. Kalpler çarparken bazı şeyler kıymetli. Bazı sesler varken var. Bazı hislerin varlığı varken. Hayat garip diyorum sonra.
Bir koku geliyor burnuma. Tanıdık bir koku. Geceyi saran rüzgâra direnen, karanlıklarla arası olmayan, gizemli bir koku geliyor. Sıcak güne kavuşunca vazgeçiyor bazı şeylerden. Kışa ulaşamadan vazgeçiyor hayattan. Hasret yaşamdan, iklim seçiyor. Yazdan kalma her günde kendini hatırlatıyor. Bir Melisa kokusu geliyor gecenin ilerleyen saatlerinde. Gökyüzünde dolunay var. Yanı başımda Melisa.
Bazen gece gizli. Bazen saklı tuttuğu sırlara bir aydınlık var. Bütün şehre ışık o an. Gökyüzü bilinmesini istercesine bütün gizemleri açığa çıkarıyor. O gece düşünür, o gece anlar, o gece bilirsin. Gözleri kapamak, çaresi değil bazı hislerin. Bir koku, bir ferahlık, bir parıltı anlatır insana.
Geçmişe gider gelecekte yaşarsın mesela. Benim hiç uçurtmam olmadı diye bir ses yükselir geceye. Gökyüzünün o özgürlüğüne, ben kavuşamadım. Büyüdüm ama çocuk kalan yanımla hep çocuk oldum sanki. Büyürken değişmeyeceğini bilsem de bazı şeylerin, büyümek istedim yine de. Belki farklı bir hayat benim olur diye. Bisiklet sürmeyi de kendim öğrendim ben. Üç tekerlekli aşırı küçük bir bisikletle. Bazı şeylere heves eden ama harekete geçmeyenlere inat ben kendim öğrendim her şeyi. Birbirimize destek olarak o bisikletle kaç çocuk bisiklet sürmeyi öğrendik bilmiyorum. İlkler unutulmaz ya ben de o üç tekerlekli mini bisikleti hiç unutmuyorum mesela.
Gece ilerliyor ses devam ediyor. Eksik kaldığım tam olmayı beklediğim o kadar çok şey var ki. Zor günlerin içindeyken zor olduğunu anlayamam ben mesela. Geçen her günde bir şeyler zor olur bilirim. Ama o kadar kanıksamışım ki ne olduğunu hiç anlamam. Üzerinden zaman geçer, günler geçer, belki de yıllar geçer sonra. Birisi derse ki zor zamanlarmış işte o zaman anlarım ki, zor geçen vakitlerde içindeyken anlaşılması güç. Mutluluğu unuttuğum zamanlar olur mesela. Gülmeyi unutmak ne demek o zamanda anlamam. Ta ki içten bir gülüş anında. O gülüş ardını hüzne bırakana kadar anlamam. Sonrası her şey başa. Sarpa saran duygular içimde bitmek bilmeyen bir sorgulamaya döner.
Bütün şarkılar söylenmiş. Bütün şiirler yazılmış. Bütün acılar yaşanmış gibi geliyor artık. Hayatta daha söyleyecek yaşayacak ve yazılacak bir şey kalmadı. Hala konuşmamızı istiyorlar. Hala hissetmemizi istiyorlar. Hala ama hala yaşamamızı istiyorlar. Geçen zamanı telafi etmenin de imkânı yok. Geçen geçmiş oluyor zaten. İçinde acısıyla, sızısıyla, bazen de tınısıyla saklıyor zamanı.
Bazı sorgulamaları yaşıyorum artık. Fazla verdiğim değeri geri almam mümkün mü mesela? Geçen zamanı alamıyorum ama değeri istiyorum. Verdikçe eksilirken de fark etmemişim, yine bazı şeyleri. Eksik kaldığını gördüğümde de geç olmuş belli ki. Bugün dolunay var gökyüzünde. Bu kez anlamadığım şeyleri anlarken görüyorum hayatı. Varken var olan yokken de kırıyor. Üzüyor. Parçalıyor. Uzaklar yakın olmuyor. Hayaller uzak kalıyor. Deniz kayboluyor. Kumsal yok oluyor. Dolunay sönmüş. Hayaller hiç var olmamış. Güneş o gün hiç doğmamış. O ses geceye hiç seslenmemiş.
Yazarın 25.08.2021 tarihli yazı arşivinden okurlarına.