Merhaba dostum nasılsın?
Bugün yine seni düşündüm. Birlikte oynadığımız oyunları, kafa kafaya verip ders çalıştığımız o anları, yaşadıklarımızı, yaşayamadıklarımızı, hayallerimizi…
Hani şu klasik film şeridi var ya; sessiz sedasız geçip gidiyor yavaşça. Sonrasında ise her şeyin başladığı ya da her şeyin bittiği o malum gün canlanıyor gözlerimin önünde. Bizi birbirimizden ayıran o günde duruyor zaman sanki. Bir anda bir şey oluyor ve o andan itibaren hep aynı görüntü, hep aynı mekan. Sanki O andan sonrası yokmuş gibi. Sabitlenmiş bir fotoğraf karesi gibi. Kalabalık içinde yapayalnız oturuyorsun. Bulunduğun ortamdan rahatsız olduğun ve oradan bir an önce gitmek istediğin o kadar belli ki. Maalesef hiç kimse bunun farkında değil. herkes kendi aleminde. Sanki mutluluktan sarhoş olmuşlar. Seni bir tek ben görüyorum. Yüzündeki ifadeyi, içindeki sıkıntıyı, kilitlenmiş dudaklarının altında sıktığın dişlerini…
Seni o şekilde gördükçe içim acıyor. Birileri görsün yüzünün halini. Birileri duysun artık içindeki çığlıklarını. Hadi ama Hadi artık! Herkes bu kadar kör ve sağırr olamaz. Olmamalı. Elinden tutup “Hadi kalk gidiyoruz” demek istiyorum. “Kalmak isteyenler kalsın. Bizimle gelmek isteyen gelsin” demek istiyorum. Ama yapamıyorum. Biliyor musun aslında bunu sen yapabilirsin. Oradan kalkıp gidebilirsin. Hadi onlar mutluluktan kör ve sağır oldular diyelim. peki ya sen? Ne var sanki Bu kadar sessiz olacak? Eğlenenler bir şekilde eğleniyor zaten. Senin orada olman hiç kimseye bir şey katmıyor. Gitmen de hiç kimseden bir şey eksiltmeyecek.
Hiç düşündün mü, o an arkana bakmadan çıkıp gitseydin oradan bugün hayatın nasıl olurdu? Şimdi gel seninle düşünce gücü ile o zamana dönelim. El ele tutuşup arkamıza bile bakmadan çıkıp gidelim ne dersin?
DEVAM EDECEK…