“Beşik Gibi Sallanarak mı Uyanacağız?”
Dünya’da her yıl 500.000’in üzerinde depremler yaşanıyor.
Ülkemizin de önemli deprem bölgelerinde olduğunu artık biliyoruz. Yaşadığımız afetler de bizlere gösteriyor ki doğa ile iç içe ve doğanın da kanunlarını çiğnemeden depremle birlikte yaşamasını öğreneceğiz.
Depremler hakkında pek fazla bilgimiz olmasa da her fırsatta fikirlerimizi paylaştığımızı gösteren bazı bilgileri paylaşmak istiyorum:
En çok depremle yaşayan ülke Şili’dir. Sandığımız gibi japonya değildir.
Neden depremlerin şiddet ölçüleri farklı açıklanıyor?
Aslında bir depremin, sismograf ölçümleriyle belirlenen tek bir büyüklüğü var. Ancak bunlar farklı cinslerden ifade edilebilir.
Türkiye depremin şiddetini genel olarak Richter Ölçeği’ne göre açıklıyor. Diğer ülkelerde ise Moment Magnitüd (Mw) ölçeğini kullanıyorlar.
1979’da Thomas C. Hanks ve Hiroo Kanamori tarafından icat edilen Mw ölçeğinin daha kesin olduğu düşünülüyor. Bu yüzden Mw, zamanla Richter Ölçeği’nin yerini aldı.
Ortaya çıkan karışıklığın düzeltilmesi için Kandilli Rasathanesi depremin cinsini Mw cinsinden de açıklama kararı aldı.
Bilinen En Büyük Deprem:
Büyük Şili Depremi veya 1960 Valdivia depremi, 22 Mayıs 1960 tarihinde tüm zamanların richter skalasıyla ölçülmüş en büyük depremi. Saat 19:11 de deprem moment magnitüd ölçeği ile 9,5 büyüklüğüne ulaşmış ve Şili’yi vurmuştur.
Şili’nin güney kıyılarında meydana gelen deprem, hemen ardından büyük bir tsunami de oluşturmuştu. Tsunami Hawaii, Japonya ve Filipinler’i de vurmuştu.
Kayda geçmiş en şiddetli depremler:
• Şili/1960: 9.5
• Alaska/1964: 9.2
• Endonezya/2004: 9.1
• Japonya/2011: 9.0
Rusya/1952: 9.0
Dünyadaki depremlerin %90’ı Aktif volkanların yüzde 75’ine de ev sahipliği yapan “Pasifik Ateş Çemberi” adı verilen ve dünyanın jeolojik açıdan en aktif bölgesinde meydana geliyor.
Bir sonraki “en sismik bölge” ise depremlerin yüzde 5 ila6’sının görüldüğü Alp Kuşağı.
Bu kuşak, Akdeniz bölgesinden doğuya doğru Türkiye, İran ve Hindistan’a uzanıyor.
Türkiye’deki fay hatları da Alp Kuşağı’nın bir parçasıdır.
Bilinen en ölümcül deprem:
Kaydedilen en ölümcül deprem ise 1556’da Çin’de meydana geldi.
Çoğu kişinin yumuşak kayadan oyulmuş mağara benzeri barınaklarda yaşadığı, ülkenin merkezindeki Shaanşi bölgesini etkileyen bu depremde 830 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
1976’da Çin’in Tangshan kentinde 250 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği bir başka ölümcül deprem de en şiddetli örnekler arasında.
En eski deprem biliminin tarihi de Çin’de:
Bilim insanlarının kayıtlarını bulduğu en eski deprem, MÖ 1831’e kadar uzanıyor. Bu deprem Çin’in Shandong eyaletinde meydana geldi. O dönemde bölgede Zhou Hanedanlığı hüküm sürüyordu.
Depremlerin yumuşak zemini sert kayadan daha fazla salladığı bilgisi ise MÖ 350’de Yunan filozof Aristoteles tarafından dile getirildi.
Sarsıntıların nedeni de 1760’ta sismolojinin ilk uzmanlarından biri olan İngiliz mühendis John Michell tarafından ortaya kondu.
Michell, depremlerin ve meydana getirdikleri enerji dalgalarının “kaya kütlelerinin yerin kilometrelerce altında yer değiştirmesinden” kaynaklandığını hatıratında yazmıştır.
Sarsıntıların derinliği
Çoğu deprem, Dünya yüzeyinin 80 kilometreden az bir derinlikte meydana geliyor.
Ancak bu derinlikten çok daha aşağıda da depremlere rastlanabilir. Zira en derin depremler, yüzey kabuğunun manto tabakasına daldığı sınırda ortaya çıkıyor. Bu sınır yüzeyin 750 kilometre altında.
Hayvanların önceden hissettiğği doğru mu?
İnsan, 20 ila 20 bin Hertz aralığındaki sesleri algılayabiliyor. Çoğu deprem dalgasının frekansı 20 Hz’den az. Bu nedenle dalgaların kendisi genellikle duyulmuyor. Bu tür depremlerde insanların duyduğu gürültü çoğu zaman binalardaki kırılmalardan kaynaklanıyor.
Öte yandan işitilebilir aralıkta depremler de mümkün. Bunlar bir gümbürtü olarak duyulabilir.
Köpek, kedi, kuş gibi hayvanların insanların duyamadığı deprem seslerini veya titreşimlerini hissettiğine inanılıyor. Ancak uzmanlara göre bu, doğrulanabilmiş bir bilgi değil.
Bazı hayvanların davranışlarında depremlerden önce değişiklikler gözlemlenmiş olabilir. Fakat bilim insanlarına göre bu davranışlar tutarlı değil ve çoğu zaman depremden önce algılanabilir bir davranış değişikliği olmuyor.
Depremin havası ve saati var mı?
Antik Yunanlar depremlerin özellikle sıcak ve kuru havalarda meydana geldiğine inanıyordu.
Yaşanan depremlerin etkisinde kalarak bu inanışı halen taşıyan insanlar var. Ancak uzmanlar kesin bir dille reddediyor.
Benzer şekilde şiddetli sarsıntıların daima sabaha karşı olduğunu düşünenler de mevcut. Öte yandan tarihte akşam saatlerinde gerçekleşmiş birçok deprem var.
Bakın bazı depremler nelere sebep olmuş:
Nepal depremi Everest’in 2,5 cm kısalmasına sebep oldu.
2011 Japonya depremi bir günü 1,8 mikrosaniye, kısalttı.
2004’te Hint Okyanusundaki deprem tüm karaların 1 cm kaymasına sebep oldu.
İnsanlarımızın ve tün diğer canlıların hiçbir doğal afetten zarar görmeden güven içinde yaşadığı bir dünya diliyorum.
Mesut Hekimhan
Eğitimci Yazar