ENGELSİZ GELECEK İÇİN HER GÜN EL ELE

Yılın bir günü ya da bir haftası değil; engelli bireyleri aklımıza her an, her gün getirmek hepimizin sorumluluğu. Onların haklarını korumak, fırsat eşitliğini sağlamak, toplum yaşamına tam katılımlarını desteklemek; durup “Ah, ne güzel bir gün,” diye değil, yaşamın rutin akışında doğal bir görev olarak yorumlanmalı. Nasıl ki bir ateş düştüğü yeri yakar deriz; işte engelli bireylerin karşılaştığı zorluklar da çoğu zaman yüreğimizi kavurmalı—ama bu kavrulma, acıma değil, dayanışma ateşi olmalı.


Engelli kardeşlerimizin karşısında durup “eh, o zaten başarmış, helal olsun,” demek yetmez. Bileğinin hakkıyla, büyük bir azimle bir yerlere gelmiş engelli bireyler, ne yazık ki bazen göz ardı ediliyor veya küçümseniyor. Engelli kardeşlerimizin olağanüstü çalışma ve başarıları layıkıyla gün yüzüne çıkarılamayıp zaman zaman es geçilebiliyor. Engellileri itibarsızlaştırılmaması veya değersiz gösterilmemesi için “Sen de ne yapıyorsun, engelsin işte,” kalıbı yerine, “Sana bu konuda nasıl destek olabilirim?” sorusunu içtenlikle sormalıyız. Yetenekleri ve birikimleriyle hakkettiklerine ulaşmaları için onlara sahici, samimi fırsatlar sunarak, yol göstererek, omuz vererek; hayatın gerçek anlamıyla birlikte ilerleyebiliriz.
Bu süreçte “acınası hal” klişesine de karşı çıkmak gerekiyor, “görünmez engeller” dediğimiz önyargılar, acınası hal klişeleri ve küçümseyici bakışlar, bazen fiziksel engellerden çok daha derin yaralar açar. Empati, acıma değildir; empati, diğerinin ruh halini anlamak, onunla hissetmek, ancak asla onu küçümsemeden, güçlü yanlarını öne çıkararak yanlarında durmaktır. Ruhsal baskı yaratmadan, “Sen güçsüzsün” kültürünü yaymadan; aksine, engelli bireylerin motivasyonlarını destekleyecek bir dil kurmalı, onlara “Bu projede senin fikirlerin çok değerli” diyebilmeliyiz. Çünkü en büyük güç, hissedildiğinde beslenir ve gider. Bir işbirliği ortamı oluşturarak, engelli ve engelsiz bireylerin aynı projelerde, aynı masalarda omuz omuza çalıştığı günler hayal değil. Bu işbirliği, birbirimize yardım ederek, birbirimizin ulaşmak istediği hedeflere birlikte yürümek, birlikte başarmak demek. Sadece “yardım etmek” değil, “ortak olmak” anlayışıyla; projelere, fikirlere, sporlara, sanata, bilimsel çalışmalara birlikte imza atmak; engellilerin gücünü, potansiyelini görünür kılmaktır. Tıpkı fiziksel engelleri kaldırdığımız gibi, zihinsel bariyerleri de ortadan kaldırmalıyız. Eğitimden istihdama, sağlıktan spora her alanda erişilebilirlik ve içten saygı bir ayrıcalık değil, temel haktır. Altyapıyı hazırlamak, destek mekanizmaları kurmak yalnızca pratik bir düzenleme değil, demokratik bir toplumun yazısız kanunudur.


Kısaca, engelli bireyleri anmak için özel bir gün, 1 hafta yetmez; bu bir bakış açısı meselesi. Hakları, eşit fırsatları, potansiyelleri; her an, hayatın akışında hatırlanmalı ve korunmalı. Hayatın en büyük zaferi, birbirimizle omuz omuza vererek inşa ettiğimiz köprülerdir. Engelliler de tıpkı hepimiz gibi, bu köprünün ayrılmaz bir ayağını oluşturuyor. Öyleyse gelin; ihtiyacımız olan dayanışmayı, iş birliğini, saygıyı ve fırsat eşitliğini birlikte örerek, her gün hatırlayalım ve her gün destek olalım. Gelin, sabır, sevgi ve saygıyla ördüğümüz köprülerde buluşalım. Çünkü engelsiz bir gelecek, her gün el ele verdiğimizde gerçek olur. Ön yargısız, empati yaparak ENGELSİZ günlere……

Fethi Ahmet ÖNER

Eğitimci/ Yazar

                   fethiahmetoner@gmail.com

Related posts

Leave a Comment