GİT

“Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık” diyor ya Özdemir Asaf şiirinde; ben yokluğunun takvimini tuttum. Hem de öyle bir tuttum ki; üç ay, beş ay, bir yıl, iki yıl derken takvimler doldurdum. Sonra çöpe attım o takvimleri; senden kalan anıları, eşyaları. Silmek istedim bütün izlerini. Birlikte çektirdiğimiz fotoğrafları kesmekle başladım işe. En küçük parçalara ayırdım her birini. Her bir parçaşı yokluğunun her bir gününü temsil etsin diye. Ancak karşılamadı maalesef. Karşılayamazdı da zaten. Anılarını, hediyelerini her biheri atacak bir yer buldum da yokluğunu atacak bir yer bulamadım. Bari giderken onu da götürseydin yanında. Onu niye bıraktın ki sanki? Ne işime yarayacaktı benim? Yaramadı da zaten.

Şimdi açtım zihnimin ve kalbimin tüm kapılarını sonuna kadar. Serbest bırakıyorum seni. Git gidebildiğin kadar. Sen hayatımdan çıktıktan sonra sudan çıkmış balığa dönmüştüm. Oysa başka balıklarla tanıştırılmak için çıkarılmışım o sudan. Bunu çok geç anladım. Anladığımda olan yıllarıma oldu. Neyse zararın neresinden dönülürse kârdır. Şimdi bu kârdan daha fazla istifade edebilmek için zihnimden, kalbimden ve dilimden de çıkarıp atıyorum seni. Bakarsın bir gün senden boşalan yerlere başka misafirler gelir.

Şimdi Candan Erçetin’in şarkısı ile uğurluyorum seni “Hadi git benden sana dilediğince izin

Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin”.

Related posts

Leave a Comment