HASTA DÜNYA !!!

Merhabalar, bir an durup düşündüm kendi kendime… Dünyamız, koca bir insan bedenine benzerse ne olurdu? Okyanuslar, denizler, ırmaklar damarlarımızda dolaşan kana, dağlar kemiklerimize, ormanlar akciğerlerimize ve bunlar gibi dünya fiziki yapılarını insan vücudundaki organlara ve dokulara benzerlik ilişkilerini düşünebiliriz. Bu tasvirde her ülkeyi bir organ veya doku gibi düşünüyor olup sağlıklı çalıştıklarında bu canlı sistem yani vücut muazzam olur değil mi?  Kimi beyin, kimi kalp, kimi böbrek, kimi pankreas kimiyse el olur ve üzerlerine düşen görevleri yaparlar. Ancak ne yazık ki, bu kutsal bedenin (Dünya) içinde görevlerini sağlıklı yapamayan ve bununla ilişikli olarak diğer organ ve dokularında zarar görmesi sonucu bir yaramız var; bu yara uzun zamandır kanayan, kabuk bağlamasına izin verilmeyen öyle bir yara ki o yaranın adı Ortadoğu’da yer alan Gazze’dir.

Gazze, bu bedenin sürekli kanayan organ veya dokusu gibidir maalesef. Her bombayla biraz daha büyüyen, her sessizlikle biraz daha iltihaplanan kocaman bir yara oldu.   Bir zamanlar sağlıklı çalışan umutla görevini yapan organ, artık yorgun. Çünkü bedenin diğer organları yani dünya ülkeleri bu kanamayı görmezden gelmeye devam ediyorlar. Sanki Gazze sustuğunda da yaşam devam edebilecekmiş gibi davranıyorlar. Ama unuttukları bir gerçek var, organlardan biri sustu mu, vücut tam randımanlı çalışamaz ve eninde sonunda beden ölür. Bu organın çalışmasını engelleyen, durmaksızın yayılan bir hastalık, bir illet var, bu da İtrailin saldırganlık hastalığı. Bu hastalık, ilk başta küçük bir hücre bozulması gibi başladı sonra kontrolsüz büyüyen ve sınır tanımayan bir kanser hücresine dönüştü. Zamanla önlem alınmadı ve arsızlaştı sonunda metastaz yaptı çocuklara, annelere, evlere, masumlara ve diğer canlılara zarar verdiler. Kanser, sadece bulunduğu organa veya dokuya zarar vermez; önlem alınmazsa tüm bedene sirayet eder. Bugün Gazze’de patlayan her bomba, insanlığın sinir sistemine bir ağrı, vicdanına bir sarsıntı olarak yayılmaya devam ediyor. Ama maalesef çoğu, bu ağrıyı ağrı kesicilerle uyuşturmayı tercih ediyor. Kimi ekonomisinin “bağışıklık sistemi” zarar görmesin diye sessiz, kimi diplomatik “denge organları” bozulmasın diye görmezden geliyorlar. Oysa insanlık, şu an bir bütün olarak artık kanserin ileri evrelerine geçmiş durumda. Hücreler birbirini tanımaz olmuş; sağlıklı dokular sessizlik içinde çürümeye yüz bırakılmıştır.

Fakat hâlâ bir umut var. Çıkmayan candan umut kesilmez misali her hastalıkta olduğu gibi, burada da ne kadar erkenden önlem alınırsa bu hastalığı tedavi edebilmek ve daha da yayılmasına önlem almak mümkündür. Antikor proteinleri olan inançla, vicdanla, bilinçle, adaletle, sorumlulukla bu hastalığı yenebiliriz. Yalnız insanlığın tedavisi ancak dayanışmayla başlar. Kanserli hücreleri besleyen nefretin yerine empatiyi koyduğumuzda, beden kendini onarmaya başlayacaktır. Gazze’nin çocukları yeniden güldüğünde, organlarımız yeniden sağlıklı çalışacak, vicdanlar uyandığında, kan yeniden temiz akacak, dünya yeniden nefes alacaktır. Çünkü bu bedenin yaşamı, tek bir organın sağlığına bağlı değildir ama her organın sessizliği, tüm bedeni öldürmeye kafidir.

Artık Bu Bedeni Kurtarmak Bizim Elimizde. Sessiz kalmayarak kanserli dokuyu beslemeden insanlığı iyileştirmeliyiz. Bu Dünyada hasta organ ve dokuları yeniden sağlıkla çalıştıracak olan da biziz, kronikleştirecek olan da biziz. Seçim, insanlığını kaybetmemiş insanların elinde.

UNUTMAYALIM, DÜNYA BİR BEDEN İSE GAZZE DE HÂLÂ KANAYAN BİR YARAMIZDIR.

Related posts

Leave a Comment