Hola değerli okurlarım; bu güzel manevi iklimin yoğun olduğu on bir ayın sultanı Ramazan ayının ilk haftasında hepinize Hola, cómo estás yani “Merhaba nasılsınız” demek istiyorum. Hepinize hayırlı Ramazanlar diler dualarınızın kabul olmasını temenni ederim. Tabi dualarınızda bizi de unutmayınız inşallah, dualarınıza ihtiyacı olan bu fakiri dualarınıza misafir ederseniz çok memnun olurum. Şimdi konumuza geçelim Barselona anıları…..
“Hola” İspanyolca merhaba anlamına gelmektedir. Bu yüzden sizlere hola diyerek bu haftaki yazıma başladım. Barcelona anılarımı bu yazımda da anlatmaya devam etmek istedim. Bir önceki yazının devamı niteliğindedir. Barselona şehrinin merkezinde bulunan Museu Nacional d’Art de Catalunya (Katalan ulusal sanat müzesi) dışında görüldüğü kadar harika bir müzedir. Zaman açısından içine girip gezme fırsatımız olmadı bu benim için bir uhde olarak yer aldı. Müze hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum oradaki verilen kataloglarda anladığım kadarıyla sizlere aktarmak istiyorum. Müze binası, Barselona’nın yerel dağı Montjuïc’in eteklerinde yer almaktadır. 1929 yılından beri kullanılıp daha sonra kapsamlı bir yenileme çalışmasının ardından 1997’de yeniden açılmıştır. Müze genel olarak 260.000’den fazla sanat eseri sergiliyor ve bu nedenle Barselona’nın en büyük ve en önemli müzesidir. Ulusal Müze, Katalonya’da 10. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan bin yıllık sanatı kesintisiz bir şekilde gezmesine olanak tanıyor. Romanesk sanat ve Gotik sanat, Rönesans sanatı ve Barok sanat, modern sanat, fotoğrafçılık, çizimler, gravürler ve posterler vb bir çok sanat eserlerini bulabileceğiniz bir müzedir.
Şehrin göbeğinde muhteşem yeşilliği ile adeta oksijen kaynağı olan Ciutadella parkı görülmeye değer. 19. yüzyılda yapımına başlanan Ciutadella Parkı, Barselona’nın en önemli yerlerinden biri olarak bilinmektedir. Parkta yer alan kale ise İspanya Veraset Savaşı’na da tanıklık etmiş ve bu anlamda önemli bir yere sahiptir. Rahatlamak, doğa içerisinde bir yürüyüş yapmak veya temiz havada birçok aktivite yapılabilmektedir. 17 hektarlık alana sahip parkta birçok müze ve önemli yapılar bulunmaktadır. Gülle atılabilen bir kaleden, yeşilliğin içinde görkemli bir halde duran bir fuar alanına dönüşmüştür. Bu geniş alan içerisinde bir hayvanat bahçesi, göletler, çeşmeler, birbirinden önemli tarihi binalar ve birçok piknik alanı bulunmaktadır. Aynı zamanda park, özel olarak halk için tasarlanan ilk park olma özelliğine sahiptir. Birçok yapı, yüzün üzerinde bitki türleri ve de çok sayıda asırlık ağaç, park içerisinde yer almaktadır. Ayrıca parka ulaşım da kolay olduğu için park, hem yerlilerin hem de turistlerin uğrak yerlerinden biri olmaktadır.
Ayrıca bu parkın içerisinde yer alan ve tarihi bir bina olan bir kaleden de bahsetmek isterim. Castle of the three dragons (üç ejderha kalesi) olarak bilinen bu bina 1887-1888 yılları arasında Barselona’nın 1888 Evrensel Sergisi için Kafe-Restoran olarak inşa edilmiştir. İçi kapalı olduğu için maalesef göremedim.
Şehrin yine göbeğinde olan tarihi görüntü kazandıran bir kemer olan Triomf Kemeri hakkında da bilgi vermek isterim. Triomf Kemeri İspanya’nın Barselona şehrinde bulunan bir zafer anıtı olarak bilinmektedir. 1888 yılında mimar Josep Vilaseca i Casanovas tarafından Barselona’da Dünya Fuarı’nın ana giriş kapısı olarak inşa edilmiştir.Yapının üzerinde İslami motifler de bulunmaktadır. Yaklaşık 30 metre olan Triomf Kemeri’nin üzerinde bulunan kolonlar İspanya’nın 49 vilayetini temsil etmektedir. Zengin süslemeler ile dikkat çeken Triomf Kemeri ihtişamlı bir mimari yapıda olup şehrin simgelerinden biri olmuştur.
İlgimi çeken ve sanki büyük zahmetler sonucu yapılmış olduğunu düşündüğüm labirent parkından bahsetmeden geçmeyeceğim. Parc del Laberint d’Horta (labirent park), şehrin en eski ve en büyüleyici parklarından biridir. 18. yüzyılda tasarlanan bu park, adını aldığı labirent bahçesi ve çeşitli botanik özellikleriyle ünlüdür. Park, ziyaretçilere hem tarihi bir keşif hem de doğal bir kaçış sunar. Parkın en dikkat çekici özelliği, merkezinde yer alan ve kesilmiş çalılardan oluşan labirenttir. Ben labirente girdim ve tatbikî çıkış yolunu bulmak bayağı zamanımızı aldı. Bu labirent, ziyaretçilere eğlenceli ve gizemli bir keşif sunmaktadır
Biliyorsunuz ispanyada boğa güreşleri meşhurdur ve matadorların boğalara ne derece zulüm yaptıkları bilinen gerçektir. Barselona da bu anlamda sevindiğim ve takdir ettiğim bir gelişmeyi paylaşmak isterim. Barselona’da hayvan hakları çerçevesinde şehrin en ünlü arenası kapatılmış olup arena duvarları kalarak içerisine alış veriş merkezi yapılmıştır. Rehberimiz Burcu hanımın dediğine göre artık boğa güreşleri Barselona’da yapılmamaktadır.
Hani derler ya “yedip içtiğin değil gezip gördüğün yerleri anlat”, bende sizlere tam olarak bunu yapmış oluyorum. Birkaç yer daha var gezdiklerim bu yerleri de haftaya bırakıyorum nasip olursa… Gezi anılarım yazısı bittiğinde bir eğitimci gözüyle Barselona’da ziyaret ettiğimiz okul hakkında bilgi ve eğitim sistemi hakkında bilgiler vermeyi planlamaktayım. Hepinize mutlu ve sağlıklı nice günler dilerim, kalın sağlıcakla….