İnsanlık, yaratıldığı ilk günden itibaren saf bir ruhla var olmuş, iyilik, merhamet ve adalet gibi değerlerle donatılmıştır. Ancak tarih boyunca, insanoğlunun bu ruh temizliğini korumakta zorlandığına tanık oluyoruz. İlk günkü saflığı yitiren insanlar, arzularının ve çıkarlarının peşinden giderek dünyayı daha karmaşık ve zor bir yer hâline getirmiştir. Modern yaşamın getirdiği hızlı değişim ve materyalist yaklaşım, insanlığın manevi değerlerinden uzaklaşmasına neden oluyor. İçsel saflığını yitiren insan, bunun yerine bencilliği ve açgözlülüğü koydu. Teknolojinin ve bilimin sunduğu sınırsız imkânlar, dünyayı daha yaşanabilir bir yer hâline getirebilecekken, aksine insanoğlunun doğaya ve birbirine zarar verme aracı oldu. Savaşlar, çevre tahribatı ve sosyal adaletsizlik, insanoğlunun yaratılışındaki iyilikten ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Manevi değerlerin geriye itilmesi, yalnızca bireysel huzursuzluğa değil, toplumsal çöküşe de zemin hazırlıyor.
Aile bağlarının zayıfladığı, komşuluk ilişkilerinin unutulduğu bir dünyadayız. Modern hayatın dayattığı bireycilik, insanların birbirine duyduğu güveni ve sevgiyi azalttı. Oysa insan, yalnızca maddi başarılarla değil, manevi bağlarla da var olabilir. Yaratılıştaki ruh temizliği, ancak insanın çevresiyle ve kendisiyle kurduğu sevgi dolu ilişkilerle korunabilir. Ne yazık ki, bu bağlar zayıfladıkça insanlık, kalabalıklar içinde yalnızlaşan bireyler hâline geliyor. İnsanoğlu, teknolojik ve bilimsel ilerlemelerle gurur duysa da bu ilerlemenin ahlaki ve manevi yönlerini göz ardı etti. Sanal dünyada harcanan saatler, gerçek dünyadaki insanî bağları zedeledi. İnsan, kendisini makineleşmiş bir varlığa dönüştürerek, özünden daha da uzaklaştı. Doğayı yok etmenin yanı sıra, kendi içindeki iyilik tohumlarını da köreltti. Bu gidişat, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi bir sorgulamayı gerektiriyor.
Sonuç olarak, insanlık ruh temizliğinden uzaklaştıkça daha karmaşık ve kaotik bir dünyaya sürükleniyor. Bu gidişatı değiştirmek, yine insanın kendi elinde. Maneviyata, doğaya ve birbirine karşı sorumluluğunu hatırlayan bir insanlık, ilk günkü saflığına bir adım daha yaklaşabilir. Ancak bunun için, önce nerede hata yaptığımızı anlamamız ve bu hatalardan ders çıkarmamız gerekiyor. Geleceğe dair umut, yalnızca insanın kendi özüne dönüş yapmasıyla mümkündür.
Fethi Ahmet ÖNER
Eğitimci/ Yazar
fethiahmetoner@gmail.com