KAHVENİN LİSANI

Sabahların ya da uzun gecelerin şahididir. Çayla aynı masaya oturmaz çünkü biri yalnızlığın diğeri dostluğun dostudur. İlkbahar tüm renkli elbiselerini giyinmiş bağdaş kurmuş bir şekilde bekliyor. Neyi mi? Toprağa serpilecek sevgi tohumlarını, ağaç çiçeğiyle hayat bulacak tüm bu telaş içinde mücadele ediyor içimizde adını koyamadığımız bir tutkuyla. Güneş gözlerime renk veriyor pencereden göz kırpıyorum o anda rüzgârın esnemesiyle yüzlerde nedensiz seğirmeler , tozpembe bulutlar yüreğimizi tutsak alıyor ve orda pamuk ipliğinde kurulu salıncak içinde özgürlüğe kucak açıyoruz.

Çok bilindik bir koku bu yalnızlığın acı telvesi kahvenin kokusu, keyfini sürüyoruz . O ne şekilden şekle girip podyum gösterisi hazırlıyor bulutlar. O anda gözlerime sığınmış gözyaşlarımı ve üzerimdeki hüzün şalını alıyor. Hafiflediğimi hissediyorum ama oturduğum yere mıh gibi durup yalnızlığa mekik dokuyorum kahve eşliğinde. O kahve ile kendime ısmarladığım gökyüzü ilmek ilmek içime dokunuyor ve bir bilinmezlikle dışarı sürükleniyorum. Ah! Gözlerime yaşam tozu kaçıyor. Herkes cıvıl cıvıl giyinmiş sanki gökkuşağı renklerini onlara ödünç vermiş.  Ve martılar sükût içinde süzülüyor mavilikte. Hüzün mahkûm, gözyaşı tutsak bugün ortalıkta yok. Geceyi mi bekliyor dersiniz? Peki ya bunlar gecenin demleri ise… İnsan alışık olmadığı bu güzelliklerin ne zaman bitecek veyahut arkasında kötü bir hadise beklercesine mesut olduğu dakikalarının hesabını veriyor kendi kurduğu mahkemede. Oysa güneş bulut yumağının arkasından el sallıyor . Ve  dün yok, yarın muhtemel ama an şimdidir diye hitap ediyor biz yüreği nasır tutmuş mahluklara.

Ve bize tepside sunuluyor herhangi bir harcı yok. Bize düşen ise bir fincan kahve eşliğinde yazılan senaryoları oynamak. Yazılara ilham olan bu yaşam neden cehrelerde gülmenin izi yerine hüznün çukurlarını üstlenmiş. Gözlerde suçluluğun ipi geçirilmiş boynuna, dar ağacında yaşanmamışlıklar,  evde pişen aşta; kursakta kalınmış hevesler , sonunu getiremediğimiz sorular ve dile gelmeyen neler neler pişiyor. Dibi tutsa yanıp kül olur mu bunlar? Bir kahve doldurup geçenin karanlığına mı boğulursunuz ya da âlimin doldur bir çay yeniden başlıyoruz sözleri ile kabuslu rüyalardan mi uyanırsınız? Tercih sizde. 

Biz tercihi kahveden yana kullanıp yanına yaşamı alıyoruz. Yalnızlığı, sitemi ocakta bırakıp kahveye eşlik eden sevgiyle yolu inşa ediyoruz. Evet yorgunluk diz boyu peki sevginiz bunun üstesinden gelmeyecek mi?  Sevgi, umut, muhayyelat iş birliği içinde enjekte edilse gözlerinize inen perdeye kirli diyebilir miyiz? Bardağın dibinde kaldı bir şeyler biliyoruz ve her yudumda kendimizi biraz daha iyi hissediyoruz hekim reçete yazsa bu denli etkili olmazdı. Mücadelenin kucağında çırpınan tüm bekleyişlere seslenerek bir kahve bir umut birde sevgi,  yolu bahtiyar kılacak.  

Misafir yazar Saadet Ademoğlu’nun kaleminden

Related posts

Leave a Comment