KARARAN GECELERE İNAT YENİDEN DOĞAN UMUTLARLA

Hayatın basamaklarını bir bir çıkıyordu. Mesafesi uzun, merdiven aralıkları fazla, yorulmuşluğu çok, yolu daha çoktu.
Karşı koltukta oturan kadının gözlerinde gördüğüm durum buydu. Sonuna ulaştığını düşündüğü merdiven basamakları, başını kaldırıp baktığında sanki hiç eksilmemiş gibiydi. Kat ettiği yolun, azımsanamayacak kadar çok olduğunu biliyordu. Ama kalan yol da az değildi. Yorgun görünüyordu. Tükenmiş gibiydi. Bana bakıp, gülümsemesiyle kendime geldim. Bu gülüşle silindi hafızam. Merdiven basamakları yok oldu birden. Belki de sadece benim yargılarım vardı ortada. Verilen arada, hava almak için buraya gelmiştim. Oturduğum koltuktan kalktım. Kendi yerimi ararken içeri giren biriyle bakışlarımız kesişti. O an bulduğum ilk sandalyeye oturdum. Bana doğru yöneldi ve yanıma ilişti. Uzattığı eliyle bileğimi kavradı. Diğer eliyle de avcumu avcunun içine aldı. Bana anlatmak istediklerinin varlığıyla huzursuz görünüyordu. Ellerine baktım tam sağ bileğine.  Bir şey ilişti gözüme. Rakamlar ve sayılardan oluşan iz. SEVGİyle sarmaş dolaş, içindeki gizemi saklı kılan bir İZ.

Bulunduğum yer bambaşka bir hal almıştı o bakıştan sonra.

Ara sıra olduğu gibi yine otobüsteydim. Biletimi basıp otobüsün arka taraflarında boş bir yere oturdum. Birkaç durak sonra içerde başlayan homurtular dikkatimi verdiğim kitaptan, başımı kaldırmama sebep oldu. Annesinin yanında duran, maviş gözleriyle etrafa sinirli bakışlar atan bir ufaklık vardı. Homurtuların sebebi oydu belli ki. Hem de gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Beni de ona bakarken görünce;

Garip olduğumu düşünen, kaçamak bakışlarının üzerimde gezindiğini biliyorum dedi. Bakışlarının ben de uyandırdığı rahatsızlıktan asla haberin yok. Durmadan aynı yönde sallanıyor olabilirim, oturduğum koltuktan sürekli kalkıp tekrar yerime oturuyor olabilirim ama beynim kontrol edemediğim bir şekilde işliyor. Ortama baktığım da gördüklerim sizden başka. Bana zarar vereceksiniz diye, korkuyorum. Her şey benim için tehdit gibi. Gürültüye ve ışığa da ayrı bir hassasiyetim var.  Konuşamadığımdan dolayı çıkardığım sesler sizce korkutucu. Hal böyleyken, İfade güçlüğü yaşadığım için daha da sinirleniyorum. Sinirli halimle ne size ne başkasına zarar vermem bunu bilin istiyorum. Sen ve senin gibilerin gürültü olarak düşündüğü sese sahip olabilirim ama bütün bunları bilinçli olarak yapmıyorum. Sorularınızla söylediklerinizle aileleri yormayın. Annemi beni daha fazla üzmeyin. Yeter artık bakışlarınızı çekin üzerimizden.

Kimsenin duymadığı, kimsenin bilmediği bir dilde konuşuyordu benimle. Afallamıştım. Beynimin oynadığı bir oyundu galiba bu. İhtiyacımız olanın, duymak istediklerimizin ifadesiydi belki de.

Kaybolduğum olaylar içinde geçen dakikalar sonunda, herkes yerlerine geçsin dedi salon sorumlusu. Artık bana bakmıyordu ama hala karşımda duruyordu. Bu sefer salona geri dönmüştük. Ellerini geri çekti. Ayağa kalktı. Sevgi iziyle gönlüme kazınan, çoktan yerine geçmişti. Eğitmenin kendini tanıtmasıyla birlikte konuya giriş yapalım cümlesi duyuldu salonda. Bir süre nerede olduğumu, sonra neden burada olduğumu hatırlayamadım. Yer ve mekân duygum kaybolmuştu sanki. Tabi ya bir konferansa gelmiştim bugün. ‘Gelişimsel bozukluklarından, ilk olarak otizmle başlayalım. Otizmi bir anneden dinleyelim’ dedi hoca. Ufak tefek bir kadın olan, az önceki anne ayaklandı.

Size oğlumu ve başka evlatları anlatacağım bugün diyerek sözü aldı.

Yanında ki oğluna şöyle bir baktıktan sonra, ben hayatın içinde birebir otizmle yaşıyorum zaten. Bahsetmek istediğim nokta bugün farklı olacak dedi. Size bir çiçeği anlatacağım. ‘’Nadir, narin bir o kadar da zordur bu kaktüs çiçeği. Dünyam karardı, zifiri gecelerde kayboldum diye düşündüğün anda, kaldırırsın başını gökyüzüne, karşılar seni dolunay.  Gece yarısı ummadığın anda beklemediğin bir zamanda açar Kadupul Çiçeği, görünür güzelliği. Ayın altındaki güzellik demek zaten anlamı. Dönüp baktığında bembeyaz açmış, seni sevince boğan bir çiçek vardır karşında. Yüreğine yayılan mis kokusu mutlu eder seni. Ona zarar vermekten korkarsın hep. Ama aynı zamanda da dokunmak istersin.  Sonra bazen olduğu gibi kabul etmeyi sessizce seyredip mutlu olmayı öğrenirsin. Teması sevmeyen kadife bir teni vardır ama seninledir, yetinirsin bununla. Zaten yeterince özel kılındığının farkında olarak yaşarsın hep. Ben farkındayım. Mutluyum. ‘’

Bir evlat ancak bu kadar güzel ifade edilirdi. Salon dolusu aldığı alkışlarla, yaşlı gözlerle oturdu anne yerine. Kocaman sarıldı çiçeğine.

Dönüş yolu için bugün tercihim bir otobüs oldu. Bindiğim otobüsün arkasından beni takip eden bulutlara inat içim kıpır kıpırdı. Onlar kararmış gelirken ben aydınlığa doğru gidiyordum sanki. Otobüsün ani manevrasıyla tuttuğum direkte bir an bakışlarım sağ bileğime kaydı. Yeşilin her tonuyla, kahverengi taşlardan oluşan bilekliğime bakınca, yaşadıklarımı düşündüm.  Rakamlardan oluşmasa da bugünden bir iz kalacaktı kalbimde. Bilekliğimin olduğu bileğime uzun uzun baktım. Seninle, senin olduğun yer de hayatıma bir gönül eklendi. Sevginin izi kalıcı olurmuş derler ya kalıcı bir dost daha eklendi ömrüme. 

Başımı kaldırdım. Derin bir nefes alıp tekrar bulutlara, hayatıma baktım. Yol uzun anlatılacaklar çoktu.

HAZIRLAYAN:KÜBRA KIZILTOPRAK

Related posts

Leave a Comment