Yeniden merhaba sevgili okurlarım, ötekileştirmeden fırsatlara doğru yazımda genel bir çerçeve oluşturarak kapsayıcı bir bakış açısı geliştirmeye çalışmıştım. Şimdi ise, kapsayıcı bakış açısını farklı bir bakış açısı ile birlikte ele alalım.
Ele alırken ise, sözcükler sizce kapsayıcı bakış açısı geliştirilmesini engelliyor mu Birlikte düşünelim istiyorum ne dersiniz?
Evet dediğinizi duyar gibiyim, o halde kelimelerin anlamlarını incelemeye ve anlamlar üzerinde yorum yapmaya başlayalım.
*not kelimelerin anlamlarına tdk sözlüğünden ulaşılmıştır.
İlk olarak özürlü kavramı ile başlayalım. Özürlü kavramını duymayan yoktur. Farklı gelişime sahip bireylere karşı yapılan etiketlemelerden biri olduğunu söyleyebilirim.
Kelimenin anlamı ise, kusuru olan ve defolu anlamlarına gelmektedir. Bir diğer anlamı ise, toplumsal yaşama uyum sağlamada zorluk çeken kimse anlamına da gelmektedir.
Kaynak (TDK)
Şimdi bu kelimenin anlamları üzerinde birlikte bir beyin fırtınası yapalım. Özürlü sözcüğünün anlamlarını irdelediğimiz de topluma uyum sağlamakta zorluk çeken kısmı, bizim için düşünülmesi gereken yer. Peki biz engelliler neden zorluk yaşıyoruz? İnsanların önyargısı mı, erişilebilirlik problemlerimi, iletişim problemlerimi? Bu sorunun cevabını sizlere bırakıyorum. Gelin biz iletişim problemi üzerinde konuşalım. Bu konuyu örnek vererek somutlaştırmak istiyorum. Bir misafirlikte olduğumuzu düşünelim. Bu misafirlikte görme engeli olan bir bireyde olsun. Çay ikram edilirken, kişiye sormak yerine kişinin yanındakine sorulmakta. Kaç şeker atar ve çayını nasıl içer şeklinde. Şimdi, bu örneği düşünelim. Sizce bu misafirlikte kişi yok sayılmıyor mu?
İletişim probleminin en büyük örneği.
Şimdi engelli bireylerin topluma uyum sağlama konusunda ki yaşadığı zorlukları bir kere daha düşünelim. Bu bizimle ilgili bir durum mu?
Bu sorunun cevabı da sizde.
Gelin sizin ile yeni bir örnek inceleyelim.
Birlikte düşünelim. Özürlü kelimesi bize ne çağrıştırıyor?
Kusurlu, eksik ve defolu.
Bu çağrışımları düşünerek bir yol hayal edelim. Bu yol erişilebilir bir yol olmasın. Eğim ölçülerine uygun olmayan rampalar, kılavuz çizgiler, sesli uyaranlar olmasın. Bu erişilebilir olmayan yolda hareket etmekte zorlanan bizler mi kusurlu oluyoruz?
Yine bu sorunun cevabını da sizlere bırakıyorum sevgili okurlarım.
Evet, özürlü kavramını inceledikten sonra birazda engelli kavramı üzerinde düşünelim istiyorum ne dersiniz?
Engelli kavramını açıklamadan önce size bir soru yöneltmek istiyorum.
Engellimi? Engellenen kişi mi?
Bu sorunun cevabını birlikte bulacağız ama önce gelin, bu kavramı açıklayalım. Doğuştan ya da sonradan bedensel, ruhsal ve duysal yeteneklerin çeşitli şekillerde kaybedilmesi ve topluma, sosyal hayata uyum sağlanması şeklinde tanımlanmaktadır.
(KAYNAK TDK)
Bu tanımdan sonra, engelli kelimesini sosyolojik bir bakış açısı ile ele alalım.
Engel sadece bireyin yaşadığı kayıplar mıdır?
Yukarıdaki soruyu buraya tekrar ekliyorum izninizle.
Engellimi? Engellenen kişimi?
Engelli sözcüğü duyulduğunda, görüldüğünde toplumda nasıl bir bakış açısı canlanıyor?
Hadi gelin, birlikte bu sorulara cevap arayalım.
Bu kavramı da detaylandırabilmek ve değerlendirebilmek için bir örnekle somutlaştıralım.
Bir iş yeri düşünelim. Bu iş yeri erişilebilir olmasın, sadece engelli kadrolarını doldurmak amacıyla engelli çalıştıran bir yer olsun. Engelli bireyin erişilebilir olmayan bir çalışma ortamında, izole bir şekilde çalıştığını var sayalım. Çalışma arkadaşları tarafından ekip içerisinde yapılan çalışmalara dahil edilmediğini düşünelim. Yöneticisinin eşit bir şekilde davranmadığını düşünelim. Çalışana eğitim aldırmadığını, verdiği işleri başaramadığını söyleyip çalışanı geri plana çektiğini var sayalım.
Ayrıca, çalışana destek olması için, engellilik konusunda bilgisi olmayan ve çalışan hata yaptığında çalışana psikolojik baskılar yapan ve bu yaptığı psikolojik baskılarla çalışanda yetersizlik hissi uyandırmaya çalışan bir mentor olduğunu var sayalım.
Bu ortamı düşündüğünüzde çalışan hakkında yorumunuz ne olurdu?
Sizi bu konuda beyin fırtınası yapmaya davet ediyorum.
Gelin bu olumsuz düşünceler içerisine biraz daha düşünce ekleyelim.
Bu bahsedilen konu dışında çalışanın mentorüne ısrarla nasıl ilerleyeceğini sormasına rağmen, yeteri kadar cevap alamanası sonucu nasıl ilerleyeceğini bulamadığını da düşünerek, çalışanın farklı destek yolları aradığını düşünelim. Yine diğer bir taraftan çalışma arkadaşları tarafından kişinin başarısız olduğuna dair psikolojik baskılara maruz kaldığını hayal edelim.
Evet, tüm bunları düşündüğümüzde çalışanın performansı nasıl olurdu?
Sizce çalışan psikolojik şiddete maruz kalıyor mu?
Evet sevgili okurlarım bu konuya şimdilik ara verip, şiddet türlerine ayrı bir perspektiften diğer yazılarımda bakalım istiyorum. Ama size şöyle bir soru yönelterek, bu kavramı sonuca bağlamak istiyorum.
Sizce engelli nedir?
Gelin bu bahsettiklerimi içimi döktüğüm bir şiirle ele alalım.
Engellimi, engellenen mi?
Bir kaldırımda başlar hikaye,
Bir rampanın yokluğunda sessizleşir adımlarım,
Ama eksik olan bizler değil, erişilebilir olmayan yollardır.
Rampalar yapıldığında, kılavuz yollar çizildiğinde tarihe karışacak engellilik.
Toplum kabullendiğinde, ön yargılar aşıldığında yok olacak engellilik.
Asansör susar ama içindeki azim konuşur.
Gözlerimle göremem ama kalbimle hissederim.
Bastonumu her hareket ettirişimde iz bırakırım geride.
İş başvurularında sorulmaz artık, nasıl yapacak acaba.
Çünkü gerçek soru budur, toplum kapsayıcı bir bakış açısına sahip mi?
Engelli miyim, engellenen miyim?
Engellilik, engelleri aşmaktır.
Önce düşüncede, sonra yapıda ve en sonunda kelimelerle kaybolur.
Çünkü ben bir eksiklik değilim, sadece farklı gelişen ama eşitlik bekleyen bir insanım.
Evet sevgili okurlarım sizleri fazla sıkmadan bu yazımın sonuna geleyim artık.
Diğer kavramları ise, diğer yazılarımda inceleyeceğim.
Bana destek olduğunuz için size çok teşekkür ederim. bu yazımda dilim biraz sert oldu. Bu yazımda görülmeyen gerçeklere yer vermek istedim. Belki görülmeyen, fark edilmeyen gerçekler için ayrı bir yazı yazabilirim. Diğer yazılarımda görüşmek üzere
Hoşça kalın.
Kaynakça
Misafir Yazar Selin Erdoğan’ın kaleminden