Kör Bir Adam Binmiş Kör Bir Ata Ve Sürmüş Atını Kör Karanlıklara…

ENGELSİZ DAVET

Bu yaşanılanlar sadece benim hikâyem değil, benzer durumda olan yüzbinlerce engelli kardeşlerimin yaşamı da üç aşağı beş yukarı bu şekilde. Yani kişisel trajedi olarak dramatize edilecek yaşamlarımız yok! Ama bu demek değil ki her şey güllük gülistanlık! Bilakis, etrafımız kamusal kararların dışlayıcılığı ve çevremizdekilerin umursamazlığı nedeniyle örümcek ağlarıyla dolu. Engelliler hakkında konuştuğu zaman dilinden “Birlikte yaşamak, kardeşlik, dayanışma, aile, komşuluk, dostluk, iyilik, vicdan, saygı, özgürlük” vb. sözler düşmeyen politikacılar, bürokratlar ve sizler, uzandığımız her yere oracıkta takılıp kalmamıza neden olan ağlar bırakıyorsunuz. Bir başka deyişle, aslında bakıma ihtiyaç duymayı zor hale getiren sizlersiniz.

 Sakat komşu ile birlikte yaşamak istemeyen, ana okulundaki sakat çocukları “çocuklarımızın psikolojisi bozuluyor” diyerek evlerine gönderen, mahalledeki okulda eğitim görmesini engelleyen, sakatlığıyla alay edip sınıfta küçük düşüren, hasbelkader eğitim almışsa iş arkadaşı olarak görmek istemeyen, mutlaka kendinden küçük ve değersiz makamlarda çalışmasına razı olan, işe almayan, aşılmaz kaldırımlarla, ulaşılmaz yollarla, binilemeyen toplu taşıma araçlarıyla dışarı çıkmasını engelleyen, bakım ihtiyacı ve gelir desteği için yanlış değerlendirmeler yaparak büyük çoğunluğu sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında tutan, bütün yükü gariban ailenin sırtına bindiren, hastanelerde rapor alma çilesini ve saygısızlığı reva gören, sürücü belgesi almasını engelleyen, vergi indirimli araba alabilme haklarıyla sürekli dalga geçer gibi oynayan, zorla emekli ettiren ve emeklilik hakkını bürokratik çileye döndüren, saygın vatandaşlık hakkını zekât mantığıyla iane vermeye döndüren, görüşü alınacak saygın bireyler olarak masaya oturtmayan, sevmeyen, saygı duymayan, kızına sakat damat, oğluna sakat gelin yakıştırmayan, selamı esirgeyen, hâsılı sakatları dışarda tutmak için yapılması gereken her şeyi layıkıyla yapan, sizlersiniz

            Başı boş köpeklerin saldırmasından dolayı hayati tehlike yaşarken “Sokağa çıkma, gir evinde otur.” Tarzında yaklaşımlar sergileyenler yine sizlersiniz.

            Şimdi secdeye koyduğunuz başlarınızı kaldırın ve bakın bakalım…

            Sadaka ve lütufkarane tavırlar istemiyoruz artık. Nasıl ki Hak’kın huzurunda eşitiz, bizlere de herkesin sahip olduğu haklar eşit şekilde verilsin.

            Göstermelik ve sırf örnek vermek için ön plana çıkarılan engelli kardeşlerimiz var ve bürokraside hiçbir etkileri yok. Eşit haklar ve eşit yetkiler sağlanmalı ve ayrımcılık yapanlar hiçbir şekilde korunmadan hak etmedikleri yerlerden el etek çektirilmeliler.

            Önce gerçek eşitlik sağlanmalı ve sonrasında adil hukuki düzenlemeler eşliğinde engelli kardeşlerimiz bürokrasinin ve uygulamaların baskısından, engelliler arası kör döğüşlerinden kurtarılmalı.

            Gelin “Engelliler Haftası”nda bu konuları sayın büyüklerimiz eşliğinde tartışmaya başlayalım. Yalnız seçilmiş engelliler ile değil artık susmuş kardeşlerimiz bırakın konuşsunlar.

Kelimelerin esaretinden kurtulmuş engelsiz bir gelecek dileğiyle…

Mesut Hekimhan

Eğitimci yazar

Related posts

Leave a Comment