“Fokur fokur kaynayan suyun coşkusuna bakan ,suyun hiç bitmeyeceğini düşünür” ,dedim ve güldüm.Kalkıp biraz daha su doldurup çaydanlığa,bir bardak çay daha koydum kendime…
İnsanların atıp tutmalarını duyup ,haybeye hareketlerine bakıp da,bilmem ne marka kılıklarını, saatlerini görüp de ,ne çok adam sandıklarım varmış dedim. Eee,ilk intiba tabi ki sanmalara çok açık bir bakış.Ne çok şey sandıklarımız var ilk bakışta ,jan janlı kutuları ,fiyonklu kurdelalarla süslenmiş görünce ,içerisinden değerli bir şey çıkacak sanıyoruz,tıpkı her buram buram marka kokan ,takım elbise ve kravatlıların içindekileri adam sandığımız gibi…
İki parmakla çektiğimiz kurdela ucunun ,itinayla açtığımız paketin içinde, hüsranla yüz yüze gelinceye kadar gözlerimiz parıldıyor.Ama bir gazete kağıdına gelişi güzel de sarılabilir bir mücevher.Kıymetinden bir şey kaybeder mi,hayır!Ama hepimizde bir marka merakı…İlk kutusuna bakıyoruz,markasına bakıyoruz kaliteden önce.Vitrinde markanın logosu var diye,yapıştırıyoruz ne kadar beş yıldızımız varsa,beş para etmeyen tezgah ardındaki çürük insanlara.Elbette biz bezzaz değiliz,kumaşından anlamayız,ipeği satenle karıştıra da biliriz.Fakat karakterler de çok mutasyona uğradı be usta…
Hakiki ipekler de ,satene dönüşebiliyormuş zamanla,satenin yine saten olduğu belli de,ipeğin satene evrilmesi insanı en çok yanıltan ve üzen durum.İşimiz çok zor.Önceden yaş ile yaşanmışlıklar ile tekamüle erip ,az biraz tecrübelenip kaliteliyi seçebiliyorken ,şimdilerde tam tekamül kıvamına geliyoruz ,bu defa da ,kaliteliler bozuluyor.O sebepten yormayın insanlığı,çabalatmayın anlayabilmek uğruna.Ne demişler;”Siz siz olun,siz olun” Herkese kaliteli insanlar dilerim…
Misafir Yazar Zuhal Terlikli’nin kaleminden