NESLİMİZİN KAYBETTİKLERİ…

Günümüz dünyasında kültürümüzü yansıtan eski adet ve göreneklerimizin giderek yok olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu beni çok üzüyor. Eskiden kuşaktan kuşağa aktarılan geleneklerimiz, bugün hızla değişen yaşam tarzları ve teknolojik gelişmelerle birlikte yerini modern alışkanlıklara bırakıyor. Peki, neden şimdiki nesillerde bu gelenekleri göremiyoruz? Bu sorunun cevabı, sosyal, kültürel ve bireysel pek çok faktörle yakından ilişkili.

Modern hayatın getirdiği hızlı yaşam tarzı, teknoloji ve şehirleşme, bireyleri köy hayatının ve mahalle kültürünün sıcaklığından uzaklaştırdı. Eskiden komşuluk ilişkilerinin merkezinde olan bayram ziyaretleri, imece usulü yardımlaşmalar ve geleneksel kutlamalar, artık takvimlerde yerini zorla bulan birer hatıraya dönüştü. Zamanın hızla akıp gittiği bu yeni dünyada, insanlar eski alışkanlıklara zaman ayırmakta maalesef zorlanıyor. Globalleşmenin neden olduğu kültürel etkilerde bu soruna neden olmakta. Televizyon, internet ve sosyal medya gibi araçlar, dünya genelindeki popüler kültürü hayatımızın merkezine taşıdı. Genç nesiller, kendi kültürlerini öğrenmek ve yaşatmak yerine, daha çekici görünen yabancı alışkanlıkları benimsiyor. Özellikle sosyal medyada popülerleşen trendler, eski adetlerin yerini alarak kültürel bağları zayıflatıyor. Aile içi bağların zayıflamasıyla beraber geleneklerin aktarılmasında en büyük rolü üstlenen aileler, modern çağda bu misyonlarını yeterince yerine getiremiyor. Çocuklar artık büyükanne ve büyükbabalarıyla vakit geçirme fırsatını bulamıyor; oysa ki bu kuşaklar, geleneklerin en güçlü taşıyıcılarıdır.

Eğitim sisteminde de gelenek ve göreneklere verilen önemin azalması bu uçurumu artırıyor. Okullarda kültürel değerlerin öğretimine daha fazla yer verilmesi gerekirken, akademik başarıya odaklanılan bir sistemde bu konular genellikle arka planda kalıyor. Sonuç olarak, çocuklar kültürel miraslarına yabancı bir şekilde büyüyor. Ben son yıllarda MEB tarafından öğretim programlarında değerler başlığı altında, erdem-eylem-değer çerçevesinde Maarif modelinde yer almasıyla bu konuya el atmıştır. İnşallah bu anlamda okullarımızda gerekli hassasiyetler gösterilirse gelenek ve göreneklerimizi tekrar canlandırabiliriz.

Gelenek ve göreneklerimiz, yalnızca birer alışkanlık değil, aynı zamanda ruhumuzun derinliklerine işlenmiş manevi değerlerdir. Günümüzde bu değerlerin kaybolmaya yüz tutmasının, yukarıdaki bahsettiğim nedenlerle birlikte en büyük sebeplerinden biri, maneviyatın hayatlarımızdaki yerinin zayıflamasıdır. Eskiden insanlar, geleneklerini yalnızca bir görev olarak değil, inançlarının bir yansıması olarakta yaşarlardı. Bayramlarda yapılan ziyaretler, dualarla başlayan sofralar ya da komşuya uzatılan bir tas çorba; hem bir dayanışma göstergesi hem de Allah rızasını gözeten bir yaklaşımın eseriydi. Bugünse, bu manevi boyut çoğu zaman göz ardı ediliyor ve gelenekler, yüzeysel birer ritüel haline getirilmeye çalışılıyor. Sözde modern yaşamın hızında, insanların manevi yönlerini besleyecek vakit bulamaması, bu kopuşu daha da derinleştirmektedir. Oysa manevi değerlerimizi yaşatmak, sadece bireysel huzurumuzu değil, toplum olarak birliğimizi de pekiştirir. Geleneklerimiz, insanları bir araya getiren, paylaşmayı ve şükretmeyi hatırlatan birer köprü niteliğindedir. Bizi biz yapan aramızdaki çimentodur. Bu yüzden, eski adetlerimizi kaybetmek istemiyorsak, öncelikle maneviyatımıza dönmeli ve bu değerlerin özündeki sevgiyi, saygıyı ve şükrü yeniden hatırlamalıyız. Manevi köklerimize tutundukça, geleneklerimizin de yeni nesillerde hayat bulacağını göreceğiz.

Eski adet ve göreneklerimizin şimdiki nesillerde görülmemesini dilimin döndüğü kadar ifade etmeye çalıştım. Ancak bu, umutsuzluğa kapılmamalıyız. Geleneklerimizi yaşatmak için bireysel ve toplumsal olarak daha bilinçli adımlar atmalıyız. Aile içi bağları güçlendirmek, eğitimde kültürel değerlere daha çok yer vermek, manevi değerlerimizi ön planda tutmak ve teknolojiyi kültürümüzü tanıtma aracı olarak kullanmak bu yönde atılabilecek adımlardan sadece birkaçıdır. Unutmayalım ki, geçmişini unutan bir toplum, geleceğini inşa etmekte zorlanır.

Fethi Ahmet ÖNER

Eğitimci/ Yazar

fethiahmetoner@gmail.com

Related posts

Leave a Comment