Ömer Faruk’un Lifos tırmanışı birinci bölüm.
Akşamdan çantasını hazırlamaya koyulmuştu. Yarın saat 05:30 gibi Lifos tepesinin zirvesine yapacağı tırmanışın başlangıç noktasında olması gerekiyordu. Erken saatte kalkacağı için şimdiden hazırlıklarını tamamlamasının doğru olacağını düşündü. Bu tür etkinlikler öncesi yüreğini bir heyecan sarardı. Ertesi günün sabahında doğanın içinde olacağının heyecanı ile uykunun yerini geceden kuracağı yürüyüşün hayali alırdı. Yatağa girdiğinde ise huzursuzlanan kalbinin boş sokaklarında sağa sola dönerek uykuyu arardı. Bir an evvel sabah olmasını ve doğa ile baş başa kalmayı sabırsızlıkla beklerdi. Uykuya dalmadan da zamanın geçmesi mümkün değildi. Her zamanki gibi uyumak için zorlanıyordu ve bu durum canını çok sıkmaya başlamıştı. Bir ara gecenin tam ortasında çalan kapı zili gibi ürkütücü köpek havlamaları ile uyandığını fark etti. Sıkıcı uyku öncesi sağa sola dönüşler bitmiş uykuya dalmış meğer. Kolundaki saatin ışığını yaktığında saat 03.15’i gösteriyordu, bir saat kadar daha uyuyabileceğini düşünerek gözlerini kapatmaya çalışsa da dışarıda köpeklerin koro halinde söyledikleri şarkılar ve yıldızların parıltısı odayı konser alanına dönüştürmüştü. Bir an evvel bu havlamalı konser alanını terk etmeliydi. Uykunun derinliklerine doğru emin adımlarla basamakları çıkarak alacakaranlığa ilerledi.
Ömer Faruk uykunun ışıksız sokaklarında kaybolmuştu. Çalar saatin kendisini uyandırması için attığı çığlıkları bile ninni gibi dinliyordu. Sabah uyanması gereken saatten 15 dakika geç kalkmıştı, aceleyle lavaboya yönelerek elini yüzünü yıkadı, çaydanlığa suyu koydu. Çay demlenene kadar üzerini değiştirmek için odasına geçti. Hızlıca üzerini değiştirdikten sonra mutfağa geri döndü. Çaydanlığın kapağını açtığında burnuna gelen misler gibi yeni demlenmiş çay kokusunu içine çekti. Çaydanlıktaki çayı termosunun içine boşalttıktan sonra zirveye 200 metre kala yapacağı kahvaltı için hazırladığı kahvaltılıkları termosuyla beraber çantasına yerleştirdi.
Her şey hazırdı. Arabanın anahtarını alıp evden çıkabilirdi artık. Ancak bir sorun vardı anahtarın her zamanki yerinde olmadığını fark etti. Bu arada saat 4:55’ti ve etkinliğe gecikmişti. Anahtarı aceleyle aramaya koyuldu, anahtar hiçbir yer de yoktu. Sağa sola şuursuzca koşuşturuyordu odalara tekrar tekrar giriyor önceden bakındığı yerlere tekrar tekrar bakıyordu. Annesi ve babasının bu koşuşturmadan dolayı uyanacaklarını düşünerek iyice huzursuzlanmıştı. Tam anahtardan ümidi kesti derken. Sabah uyanır uyanmaz dış kapının karşısındaki dolaptan koltuk değneğini çıkarmaya gittiği aklına geldi o esnada anahtarı da kapının yanındaki ayakkabı pufunun üzerine bırakmıştı.
2. bölüm çok yakında…
Bu yazıya kayserihakimiyet2000.com adresi üzerinden de ulaşabilirsiniz.😀
Yazar Çınar