SÖĞÜT GÖLGESİ-13

“Yılkı Atları Nereye Koşuyor?”

Siyah Kısrağın liderliğindeki yılkı atları toplanmış, hızla böğürtlen yolundan tozu dumana katarcasına koşuyorlardı. Hemen arkalarında zebraların ve eşeklerin oluşturduğu bir başka grup da yılkıların arkasından onlara yetişmeye çalışıyorlardı. Toynaklıların sürü halinde geçişini konduğu ağacın dalından seyreden Bay Baykuş tek kanadını havaya kaldırıp:

“Çok garip, yük falan da taşımıyorlar. Bu acelenin sebebi ne olaki?”

Diye kendi kendine konuştu.

Sarı Aslan, Kızıl Aslan ve Siyah Aslanla birlikte Uzun Pençeli Aslanı da alarak bir tepenin üzerindeki yüksek bir kayanın üzerine çıktılar. Buradan neredeyse tüm ormanı görmek mümkündü. Uzun Pençeli önce çıktıkları kayadan aşağı doğru baktı. Uzun Yeleli ve diğer gençler aşağıda bekliyorlardı. Uzun Yeleli, diğer gençlerin arasında öyle heybetli görünüyordu ki, tüm genç aslanların doğal lideri olmuştu adeta.

Uzun Pençeli, Sarı Aslanın pençesine dokunmasıyla kendine geldi. Sarı Aslan, Siyah Aslan ve Kızıl aslan dikkatle Uzun Pençelinin yüzüne bakıyorlardı. Kızıl Aslan pençesiyle havada bir daire çizerek:

“İyi bak!”

Dedi. Kendi çevresinde dönerken bir yandan da ormanın farklı bölgelerini pençesiyle işaret ederek tek tek Uzun Pençeliye gösteriyordu.

Sarı Aslan, yelelerini iyice kabartıp başıyla Kızıl Aslanın gösterdiği yerlere dönerek:

“Evet Uzun Pençeli, iyice bak. Ormanımızın her bölgesinde birbirinden farklı ağaçlar mevcut. Dolayısıyla farklı yiyecekler, farklı topraklar. Ormanımızın bir bölümünde ne göl var ne bir dere var. Bak yönetim bölgesi çevresinde masmavi bir gölümüz ve onu berrak sularıyla besleyen nehrimiz. Söğüt Gölgesi bölgemizde bol otlaklarımız, çayırlarımız var. Ve her bölgede birbirinden farklı özelliklerde hayvanlar yaşıyorlar. Bu bütünü görebildin mi?”

Uzun Pençeli biraz mahcup edasıyla boynunu eğdi. Ses çıkarmadan üç arkadaşının yüzlerine baktı. Sarı Aslan öfkeden kızarmış gözleriyle arkadaşının yüzüne bakarak:

“Ve sen kim oluyorsun da her bölgesi birbirinden farklı güzelliklerle dolu, çeşit çeşit ağaçlar, çeşit çeşit otlar, çiçeklerle dolu ormanımızı bölük pörçük edip her bölgeye tek tip hayvanları yerleşmeye zorluyorsun. Ormanımız her hayvanıyla güzel. Ormanımız her ağacıyla güzel. Ormanımız her bölgesiyle güzel. Akan nehrimizin tatlı suyundan Yönetim bölgesi de Söğüt Gölgesi bölgesi de Kuru Ağaç bölgesi de faydalanacak. Gümüş renkli gölümüz tüm ormana can vermeye devam edecek. Meyve ağaçlarından Kuru Ağaç bölgesindeki sincaplar da faydalanacak, Söğüt Gölgesindeki maymunlar da. Meyvelerden faydalanırken hiçbir kuş türü arasında ayırım yapılmayacak. Otlaklardan atlar da, filler de, keçiler de ihtiyaçları ölçüsünde yararlanacaklar. Bu bütünlüğü bozmak demek ormanımızı yok etmek demektir. Hepimizin birbirimize ihtiyacı var. Ormanımızı her hayvanıyla, her ağacıyla ve her çiçeğiyle seveceksin. Ya da…”

Siyah Aslan, başını dikleştirip bir an süren sessizliği bozdu:

“Bak, işte bu sayede içimizde kötü niyetliler olsa bile ormanımızın bütünlüğü korunuyor. Orman ahalisi birlikte hareket ederek ormanın varlığını sürdürmesini sağlıyor. Sen bölünmüş ormanın varlığını devam ettirebileceğini mi sanıyorsun? Kısa sürede ormanın sonu gelir.”

Maymunlar nehrin kenarında toplanmışlar neşe içinde eğleniyorlardı. Bir kısmı nehrin içine girerken bir kısmı da kenardan suya girmeden susuzluklarını gideriyorlardı. Kel Maymun kucağına aldığı yavru bir maymuna kendi elleriyle su içiriyordu. Susuzluğunu gideren yavru maymunu annesinin kucağına verip aceleyle ileriye yöneldi. Nehrin kıyısından su içmeye çalışan küçük bir kaplumbağa kayarak yarı yerine kadar suya gömülmüştü. Kel Maymun hemen kaplumbağayı sudan çıkararak kenara koydu. Sırtında taşıdığı yuvasına parmaklarıyla tık tık vurarak:

“Dostum yüzme bilmiyorsan daha dikkatli ol.”

Diyerek gülümsedi.

“İhtiyacın olduğu her zaman bizlerden yardım da isteyebilirsin.”

Küçük kaplumbağa gülümseyerek teşekkür etti.

Boz Yeleli Kurt, ormanın sınırlarına yerleştirdiği kurtları sınır boyunca gezerek ziyaret ediyor, hem de yeni bilgiler alıyordu. Sınırlarda herhangi bir sorun yaşanmadığını gören Boz Yeleli soluğu Kara Kaplanın yanında aldı. Bir meşenin altında koyu bir sohbete daldılar.

Uzun Pençeli, aslanlarla yaptığı çetin görüşmelerden sonra hayli düşünceli bir halde Böğürtlen Yolundan Kuru Ağaç bölgesine doğru ilerliyordu. Bazen durup ormanın içindeki ağaçları seyrediyor bazen de hayvanların neler yaptıklarına bakarak az önce yaşadıklarını sindirmeye çalışıyordu.

“Haklılar. Bu güzellik farklılıklarıyla güzel. Farklılıklarıyla daha anlamlı.”

Daha önce atların, zebraların ve eşeklerin geçtiği yoldan geçerek yoluna devam etti.

Bu arada Çakır Gözlü Sırtlan, Uzun Kuyruklu Tilki ve Uzun Dişli Çakal yine Kuru Ağaç bölgesinin içindeki bir çalılık dibinde sessizce konuşuyorlardı.

“Bütün hazırlıklar tamam mı?”

Diye sordu Çakır Gözlü.

“Eğer tamamsa artık hareket planımızı gözden geçirelim. Bölgesel yönetim oluşacaksa bunu en güzel şekilde değerlendirmeliyiz.”

Uzun Kuyruk dişlerini gıcırdatarak:

“Her şey Tamam. Ne zaman istersen harekete hazırız.”

Dedi. Uzun Dişli de arkadaşlarını onaylarcasına başını salladı. Çakır Gözlü bir anda çevrelerinde çoğalan seslere dikkat kesildi. Yılkı Atın liderliğinde bir sürü at bölgeye giriş yapmışlardı. Sürü halinde yanlarından geçerek Kuru Ağaç bölgesinin merkezine doğru ilerlediler. Çakır Gözlü ve arkadaşları neler olduğunu anlamaya çalışırlarken Zebralardan ve eşeklerden oluşan ikinci bir sürü de yanlarından hızla geçerek bölgeye giriş yaptılar.

Üzerlerine sıçrayan tozları ve yaprakları temizlemeye çalışan üç kafadar bu tuhaf durum karşısında birbirlerine bakakaldılar.

Bölüm Sonu

Mesut Hekimhan

Eğitimci Yazar

mesuthan@gmail.com

Related posts

Leave a Comment