BOZÇALI

Mayısın serin bir sabahına uyanmış al gül. Bahçeyi seyre dalmış rüzgar serin serin işlerken yapraklarına… Nazlı pembe güller, somurtan sarı güller, gururlu beyaz güller ahenk içinde dans ediyorlarmış rüzgarın şarkısıyla. Derken bahçeyi çepe çevre saran çalılar çekmiş dikkatini al gülün. Yapraklarını sallayarak ve alaycı bir ifadeyle gülerek bağırmış çalıya; “Hey bozçalı, Bu dikenler de niye; Korunacak bir gülün mü var ki senin?…” Demiş. Narin ve güzelliği dillere destan al gülden bu sözleri duyunca çalı üzülmüş, Biraz daha kararmış dikenleri bozçalının. İçini çekerek cevap vermiş güle, demişki; “Gülüm, sen yalnızca kendi…

Devamını oku

TAŞ VE KUŞ

Gecenin bir yarısıydı. Herkes uyumuş; çocuk hâlâ kitap okuyordu. Pencereden süzülen ay ışığı yüzünü yalıyor çocuğun. Uyku  mu tatlı, kitap mı, bir türlü karar veremiyor. Okuyor, okuyor, okudukça da güzelleşiyor. Ve Öyle bir an geliyor ki, kendisi de kitabın kişileri arasına karışıyor. Birilerine kızıyor, birilerinden taraf oluyor. Bir yerinde şöyle diyor kitap: – Taş kuşa değse, kuş ölür;  kuş taşa değse, yine kuş ölür… Bir türlü akıl erdiremiyor bu işe çocuk. Düşündükçe üzülüyor, üzüldükçe düşünüyor… Saatler ilerledikçe uyku bulutları iniyor gözlerine. Ve nihayet, ağlayarak; – Ama olsun, ben yine de…

Devamını oku

NEREDEN NEREYE 6

Montunu ve çantasını vestiyere astı. Yanında getirdiği küçük bavulu duvara dayayıp lavaboda elini yüzünü yıkadı. “Bu sefer bitti! Kesin boşanıyorum. Böyle olmayacak; kendini de beni de batıracak bu adam” diyerek salona geçti. “Geçen sene boşanmalıydım ama ben ne yaptım? Affettim, inandım, güvendim” dedi ve tekrardan ağlamaya başladı. Arkadaşına ne diyeceğini, onu nasıl teselli edeceğini bilemiyordu. Kendisinin teselli edilmeye ihtiyacı varken şimdi kendisi teselli edecek taraftaydı. Pek hoş teselli edilmekte istemiyordu. Tek istediği bugünü nişanlısının ve arkadaşlarının anılarıyla geçirmekti. Kendini hazır hissettiğinde de arkadaşlarını arayacaktı. Oysa şimdi içinde bulunduğu bu durum,…

Devamını oku

NEREDEN NEREYE 5

Bir hafta sonra bilgisayarın başına geçip uzun zamandır açmadığı o klasörü açtı. Hayatının en güzel günlerinin yer aldığı fotoğraflara bakmaya başladı. Daha ilk fotoğrafta gözleri doldu, boğazı düğümlendi ve kalbinin sıkıştığını hissetti. Bunu yapmak istediğine emin miydi bilemedi. Yutkundu, elini boğazına götürdü, derin bir nefes aldı, gözlerini kapatıp gevşemeye çalıştı. Neredeyse bir yıl olmuştu gideli. Ömürden ömür, candan can götüren bir yıl. Tekrardan yutkundu ve gözlerini açtı. Tam da karşısında duruyordu. Sıcacık gülümsemesiyle gözlerini dikmiş kendisine bakıyordu. “Merhaba nasılsın?” diye bir ses çıktı dudaklarının arasından belli belirsiz. Kollarını iki yana…

Devamını oku

NEREDEN NEREYE 3

Kırmızı ışığı son anda fark etmişti. Neredeyse kavşaktaki arabaya çarpacaktı. Bir anda gözleri kocaman açıldı, kalp atışları hızlandı. Bu da neydi böyle, kız aklından geçenleri mi okumuştu, Bu mümkün müydü? “Yok artık daha neler” dedi kendi kendine. Ona olan bakışlarını fark etmiş olmalıydı. Demek ki herkes böyle bakıyordu. Bakışlarından ve düşüncelerinden dolayı kendinden utandı. “Şey” dedi boğazını temizleyerek. Kız gülümseyerek lafa girdi. “Genelde trafik kazası mı yoksa doğuştan mı diye soruyorlar. Kendilerince tavsiyede bulunuyorlar. Hele öyleleri var ki, bakışları ve fısıldaşmaları insanın içine oturuyor. Yürüyemiyor olabilirim ama kulaklarım duyuyor; o…

Devamını oku