Hayat öyle güzel öğreticidir ki,kimilerine doğuştan verdiği yüklerle, tekamüle eriştirmek için dimdik ve yüksek basamakları tırmandırmak zorunda bırakır, kimilerine de, kolay basamaklar inşa eder, kolayca çıkacağını sandırır ancak yüreğine öyle tuğlalar dizer ki ,yüreğinin ağırlığından vücudunu taşıyamaz…
“Hem hayatı rahat yaşarım ,hem tekamüle ulaşırım” ukalalığı ve yanılgısıyla etrafa kafa tutarken ,tam o esnada Rabbim bi yürek yükü verir ,kaldıramaz.
O zaman anlar ki ,büyük konuşmanın,ah almanın yürekte ki ağırlığını ve tekamülün hiç bi zaman doruğa ulaşamayacağının ya da ulaşması için,önüne nasıl bir basamak çıkacağının garantisinin olmadığını….
Sonra yeterli olabilmek için,İlahinin önüne kimleri, neleri getireceğini ,nasıl bi sınava sokacağını bilmediğini anlar…
Hiç bir şey ,hiç bir kimse tesadüf değil,tevafuktur hayatımızda…
Kimi sevgiyi,kimi nefreti,kimi susmayı,kimi dostluğu,kimi vefayı,kimi kazık yemeyi, kimi sabrı vs. öğretir de öğretir.
Çok şey öğretir de kimi de ”kimse yıkamaz “dediği mantalitesini kendi ellerinle nasıl yıkabileceğini bağırta bağırta öğretir.İnsan sanarsın ,düşman tanırsın.Sonra Mevlana’nın o güzel dizeleri dizilir diline;
“Allah der ki, kimi benden çok seversen onu senden alırım.
Ve ekler, onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim geçer gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yâr bile bir gün el olur. Aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür. Düşman kalkar dost olur. Öyle garip bir dünya. Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin. Şaşmam dersin şaşarsın. En garibi de budur ya; öldüm der durur yine yaşarsın.”
Daha bi sarılırsın sonra yalnızlığınla hoş sohbetine….
Korkunç gürültüler içerisinden ,hayatın berbat seslerinden uzak,en kıymetli mabedinin olduğunu anladığın yalnızlığına sarılırsın…..
“Ben bununla mutluymuşum,evet!Dışıma ördüğüm kozanın içinde,kendi yalnızlığımla, gayet mutluymuşum.
Kimseye ihtiyacım yokmuş Allah’tan gayrı meğer, ne dostluğa,ne kardeşliğe.” dersin.
Issız bi adaya düşsem ihtiyacım olan şey Rabbim ve yalnızlığımmış”
Diye söylenirsin kendi kendinle.
Daha bir durulursun,daha bir sakinler,daha bir düşünür,daha bir temkinli atarsın adımlarını.
Düzlüklerde çukurlar ararsın düşmemek için ,güneşin önünde bulut,hakiki sevginin önünde şaibe.Artık herkese,her şeye şüpheyle bakan bir ruha dönüşürsün.Şüphe öyle bir hastalıktır ki,ömür boyu almak zorunda kalacağın ilaç gibi,gölge gibi seninle gider.Seni de gömer.Yaşamak böyledir işte.Tertemiz niyetlerle doğarsın dünyaya ama tertemiz kalsan da ,kirli niyetleri görüp ,büyük hüsranlıklarla ayrılırsın dünyadan.Garip olan da bu dur işte,tekamül-ü hali de tam yolunun sonunda bulursun.Tam bir şeyleri öğrendim derken zaman dolar.Zamanın varken cahillik,zaman bittiğinde olgunluk çağındasındır.İyiler yaş aldırır,kötülerse olgunlaştırır.Olgunlaşmak içinse hep bu kötülere ihtiyaç vardır.
Herkese salih insanlar,sahi dostluklar dileğiyle…