“Bir Milletin Yükselebilmesi, Halkın Kendi Diliyle Okutulması Ve Yetiştirilmesiyle Mümkündür.”
Gelecekte de var olmak isteyen bir millet, kendi kültürüne tüm ögeleriyle birlikte sahip çıkmak zorundadır. Kültürümüzün en önemli ögesi de dilimiz olan Türkçedir.
Tarih boyunca millet olma şuurunun farkında olan devlet yöneticilerimiz Türk dilininin önemini kavrayarak bu konuda gayret göstermişlerdir.
İşte bunlardan sadece bir tanesi;
Karamanoğlu Mehmet Bey:
Oğuzların Afşar boyundan gelir. Karamanoğulları Beyliğinin kurucusu Karaman Bey’in oğludur.
Büyük Selçuklu sultanı Alparslan’ın Malazgirt’te, Bizans ordularını hezimete uğratarak kazandığı büyük zaferden sonra Anadolu, Türklerin yurdu haline gelmişti ama, gerek Selçuklu devletinin, gerek Anadolu beyliklerinin resmî dili Farsça idi. Din ve ilim çevrelerinde Arapça hâkimdi. Bu yüzden halk ile devlet ve devlet ile dinî çevreler arasında dil birlik ve beraberliği yoktu. İşte Karamanoğlu Mehmet Bey Anadolu’da Türklerin gönül birliği yanında, dil birliğini de oluşturmayı başardı. Bu büyük hizmetiyle Türk Tarihi’ne adını altın harflerle yazdıran ünlü hükümdarların arasına katıldı…
Onüçüncü asrın ikinci yarısıydı. Anadolu Selçuklu devleti yıkılmış, ama yerine, Oğuzlar’ın Afşar boyundan gelen Karamanoğulları güçlü bir beylik kurmuşlardı. Karamanoğulları Beyliğinin sınırları, Niğde, Kayseri, Nevşehir, İçel, Ankara, Antalya ve İsparta’yı çevreliyordu.
Karamanoğlu Mehmet Bey, hüküm sürdüğü toprakların ortasında kalan Konya’yı almak, sonra da sınırlarını bir bütün haline getirerek hırsıyla, kültürüyle, diliyle kaynaşmış bir halk kitlesi meydana getirmek istiyordu.
Bu amacına 3 Mayıs 1277’de erişti ve dağılmaya başlayan Selçukluların elinden, çok önemli bir kültür merkezi olan Konya’yı aldı. Böylece, büyük tasavvurlarından ilki gerçekleşmişti. Şimdi sıra ikinci büyük düşüncesindeydi.
Konya’yı aldığı gün, maiyetindeki divan şairleri ona Farsça, Arapça kasideler sıralıyor, halk ozanları ise, Konya’nın alınışındaki büyük önemi, tertemiz bir Türkçe ile dile getiriyorlardı. Karamanoğlu Mehmet Bey’in Farsça ve Arapça şiirler söyleyenlere iltifat etmeyip, halk ozanlarıyle ilgilenmesi herkesin dikkatini çekmişti.
Bunun sebebini, ancak pek yakını olan kimseler biliyor, onun hazırlandığı büyük devrim için, artık vakit geldiğini seziyorlardı. Nitekim, Mehmet Bey, Konya’yı fethinden kısa bir süre sonra, 13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Beyliğinin bütün ileri gelenlerini, ilim adamlarını ve silâh arkadaşlarını topladı. Onlara bu önemli kararını şu ferman ile açıkladı:
«Bundan sonra divanda, dergâhta, bergâhta,
mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır…»
Arapça’yı ve Farsça’yı üstün görenler, bu kararın karşısında direnmeye yeltenince, Mehmet Bey’in sert ve kararlı tepkisi karşısında sustular. Çünkü, [ bu fermanı dinlemeyenler için en ufak merhamet göstermiyeceğini de belirtiyor, fermanının, Karamanoğlu Beyliğinin her yanında aynı günde okunacağını bildiriyordu.
İbni Bibi’nin «Tevarih-i Âli-i Selçuk» isimli eserinde bu fermana ve fermanın yazıldığı günlerdeki olaylara uzun uzun temas edilirken, kararın alındığı meclisin dışından bazı kimselerin hâlâ Arapça ve Farsça’da ısrar etmeleri karşısında, idam sehpalarının bile kurulduğu anlatılmıştır.
O gün, Mehmet Bey’in yazdırdığı ferman, kısa zamanda beyliğin her yanına ulaştı. Gümbür gümbür vuran davullarla, beyliğin en seçme tellâlları, bu fermanı köyde, kentte bütün halka duyurdular.
Karamanoğlu Mehmet Bey, iyi bir komutan, ileri görüşlü bir yönetici olduğu kadar ilme ve edebiyata çok önem veren bilgin kişiydi. Ona göre, bir milletin yükselebilmesi, halkın kendi diliyle okutulması ve yetiştirilmesiyle mümkündü. Türkçe-yi resmî dil olarak yerleştirince, artık bu mümkün olacak ve her yanda Türkçe konuşup, Türkçe okutulacaktı. Halk bundan son derece memnundu. Fermanı duyanlar bayram ediyor, şenlikler birbirini kovalıyordu. Karamanoğlu Mehmet Bey’in büyük dil devrimi, o günleri takibeden yıllar, yüzyıllar boyunca bir meşale gibi Anadolu’nun dört bucağında parladı ve Anadolu, her şeyiyle Türklerin ana yurdu oldu.
O yıllarda, Anadolu, Haçlı seferleri kadar tehlikeli bir başka istilâ karşısındaydı. Moğol istilâsıydı bu. Bu istilâdan Karamanoğulları da büyük zararlar görüyordu. Mehmet Bey, ordusunun başında iki defa Moğolları yendi. Üçüncü kez gene Moğol’lara karşı savaşırken şehit oldu…
Karamanoğlu Mehmet Bey’in hâtırası, her yıl Karaman’da büyük törenlerle yâd edilir. O gün «Dil Bayramı»dır. Ayrıca Karaman’da, Karamanoğlu Mehmet Bey adına dikilmiş çok zarif bir anıt vardır.
(Ayrıca 26 Eylül 1932 Türk Dil Kurultayının toplanışı tarihi de Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır.)
‘Türkçe ağzımda annemin ak sütü gibidir.’
Türkçemize sahip çıktıkça daha da güçlenerek gelecekte de millet olarak var olmayı sürdüreceğiz.
Birlik ve beraberliğimizin kültürümüzün her yönüyle ilelebet devam etmesi dileğiyle…
Mesut Hekimhan
Eğitimci Yazar
mesuthan@gmail.com