UYGUN ADIM

Giysi dolabını açıp yeni boyadığı postallarını en alt rafa yerleştirdi. Eşyalarının yerli yerince durduğunu anladığında biraz olsun rahatlamıştı. Bölükteki yorucu bir günün ardından dolabının karıştırılmasına katlanamazdı nede olsa. Günlük sakal tıraşını olduktan sonra, üst ranzada yatan badisi Ali’yle biraz lafladı. Sonra da yatağına uzandı. Yemin törenine bir hafta kaldığından eğitimler sıklaşmış, daha yorucu bir hal almıştı. Ailesini düşündü, askerliği bitince yapacaklarını düşündü.

Uyandığında gün henüz ağarmamıştı. Gözüne saplanan acıyla yatağından sıçradı, Korkuyla etrafını arandı. Sadece koğuş nöbetçisi uyanıktı. O da bulunduğu yere oldukça uzaktaydı. Lavaboda ağrıyan sol gözünü kontrol edince, göz akının kıpkırmızı olduğunu anladı. Eğer yemin törenine katılamaz, bu süreyi hastanede geçirmek zorunda kalırsa, bir dönem daha burada kalmak zorunda olacağını duymuştu arkadaşlarından. Bir gün daha burada kalmaya niyeti yoktu. Göz rahatsızlığının ciddiyetini anlamamış, eskisi gibi olacağını, iyileşeceğini umuyordu. Alay revirinden aldığı istirahatle, yemin törenine kadar oyalandı. Oysa gözü günden güne yıpranıyordu…

Askeri hastanedeki muayene sırası bitmek bilmiyordu. Vakit iyice daralmış, mesai bitmek üzereyken, Tabip Binbaşı kapıda göründü. Hamdi’yi yanına çağırıp muayene odasına aldı. Gözdeki hasarın boyutunun yüksek olduğu anlaşılınca, Hamdi hemen servise alındı. Servisteki yatağında uzanmış dururken, Vahit abisinin sözleri aklına geldi birden. 14-15 yaşlarından bu yana Ağzında çıkan yaralara bir türlü anlam veremiyordu. Vitaminsizlik yahut stresten olmuştur denilerek işin içinden çıkılıyordu.  Vahit abisi bu yaraları görünce “Sen varya sen, Behçet’sin adamım.” Demişti. Hastalıkların isimleri hep yabancı olurdu. Bu da neyin nesiydi ki diye düşünüyordu. Türkçe hastalık ismi ona tuhaf gelmişti doğrusu.  Alay konusu olmak istemediğinden, üstünde fazla durmamıştı. Hastanedeki tedavi olumlu cevap vermiş, sol gözünün görme oranı eskisi kadar olmasa da düzelmiş görünüyordu. Heyet muayenelerinde sıra Romanoloji’ye gelmişti. Tabip Albay Hamdi’ye, “Askerlik yapmak istiyor musun?” Diye sordu.  Hekimler rütbeli olduğundan, Hamdi tereddüt etti. Vereceği cevabın yaşamını nerelere sürükleyebileceğini tarttı. “Koskoca Albay, askerlik sevgimi mi sınamak istiyor acaba?” diye düşündü ilkin. Ölçtü, biçti. “Evet’” dedi. Bu evet cevabının onun askerlik macerasını uzatacağını ve sonunda her iki gözünün görmesini hepten kaybedeceğini bilmiyordu. Evet ya da hayır, keşke başka bir cevap daha olsa…

“ “   

Mehmet Hüseyinçelebi

21.08.2021 Kastamonu

Related posts

Leave a Comment