YEDİ DEFA DÜŞSEN DE SEKİZİNCİ DE AYAĞA KALK

Benim için çok kıymetli olan bugünden hepinize selamlarımı iletmek istiyorum 😊

Bugün benim doğum günüm, dünyaya gözümü açtığım gün, 27 yılımın başlangıç günü.

Doğum günümün yazımın yayınladığı güne denk gelmesi de benim için ayrı bir mutluluk. Bu haftadaki yazımda kendi hayat hikayemden kesitler sunmak istiyorum sizlere.

 Ben bugün yeni bir yaş aldım. Kimilerine göre yaşlanıyorum,  kimilerine göre hayattan aldığım tecrübelerimle olgunlaşma evresindeyim. Bana sorarsanız da mücadelelerimin sayısal olarak vücut bulmuş halini yaşıyorum.

Bob Monkhouse‘un çok sevdiğim biri sözü var. Şöyle der: yaş almak kaçınılmaz ama büyümek isteğe bağlıdır. Bu sözü ilk okuduğumda çok hoşuma gitti ve düşünmeye başladım.

 İllaki zaman akacak ve benim haneme her yıl  bir çentik atılacaktı. O zaman dedim benim için önemli olan şey sayı olarak büyümek değil; biliş olarak duyuş olarak büyümekti.

Biliyoruz ki her çocuk çevresinde olan şeyleri öğrenmek için çaba harcar. Mutlaka sorduğu sorularla sizleri bunaltır. Siz ne kadar bunalsanız da çocuk ısrarla sorularına cevap bulmak ister. İşte ben ısrarla sorularına cevap bulmak isteyen çocuk oldum her zaman.

Meraklı yapım okul yıllarımda başarılı olmamı sağladı. Çok yönlü düşünme kabiliyetine sahip olduğumu düşünen hocalarım öykü yazmamı, şiirler yazmam konusunda desteklediler beni. Bende panoya asılmak üzere şiirlerimi, öykülerimi hocalarıma teslim ederdim. Hocalarımın takdirini kazanmak, her güne yeni bir yıldız eklemek o kadar anlamlıydı ki.

Belli bir süre yazdıktan sonra ilgi alanım spora kaydı. 5.sınıftayken beden eğitimi hocamız bir gün derste bir etkinlik yapacağımızı, etkinliği de koşu yarışları şekilde planladığını söyledi. Bu sayede en iyileri atletizm takımına alıp bütün notlarına da 100 puan vereceğini söyledi.

 Hocamız dışarıdan bakıldığında çok zor prensipli biri olarak görüldüğünden not olarak sınıf arkadaşlarım kaygılıydı. Notumuz iyi olsun diye sınıfça rekabet içerisinde koşu yarışına asılmıştık.

 Ben o rekabette kızların ve erkeklerin en iyisi olmuştum. Nasıl olduğunu bende bilmiyordum ama bir şekilde herkesi yenmeyi başarmıştım. Hayatımın en güzel günüydü o gün. O kadar mutluydum ki sanki dünyalar benim olmuştu. Kendimi bir kez daha keşfetmiştim. Özgüven ne demekti o zaman anlamıştım.

Okulun atletizm takımına alınarak başarılarımın ilk adımlarını atmıştım. Yeni döneme antremanlar ve yeni arkadaş çevresi edinerek devam ediyordum. Mersin il müsabakalarında derecelerim ve Türkiye kulüplerde dereceler kazanmaya başladım.

Belli bir süre sonra yanlış beslenmenin beraberinde getirdiği sakatlıklarım baş göstermeye başlayınca zorlu süreçlerden geçmek zorunda kaldım. Bu zorlu sürece birde ergenlik dönemi de eklenince bir şeylerin ters gittiğini ve artık başarılarımın devam etmediğini fark ettim. Profesyonel olarak sporu sürdüremeyeceğimi bilsem de yıllardır hayalini kurduğum spor akademisine adım atmalıydım. Her şeyi sıfırdan alıp çalışmalarıma hız kesmeden devam ettim.

Amacım için yürüdüğüm km’lerce yola rağmen, yağmurlu havalarda stadyumun merdivenlerinde yaptığım antremanlara inat asla pes etmedim.

Bir antreman gününde hayatıma yön verecek bir şok ile karşılaştım.

Ne mi oldu sizce? Yetenek sınavına on gün kala sağ ayağımdaki lifim koptu. İyileşmesi için ameliyat olmam şartmış ama sınava az bir zaman kaldığı için ben ameliyatı reddettim. Karşılaşacağım her sonuca kendimi hazırlamıştım.

On gün sonraki yetenek sınavına girdim ama tamamlayamadım. Böyle sonuçlanacağını tahmin etsem de maksadım senelerdir verdiğim emeği sonuca bağlamaktı. Tatlı sonlandırmak isterdim ama maalesef benim için acıyla sonlandı. Belki de hakkımda hayırlı olan buydu.

Spor hayatımı bitirmek demek hayattan koptuğum anlamına gelmiyordu. Tahmin edersiniz ki hayata tutunmamı sağlayan okuma azmimle yeniden doğmaya başlıyordum.

Evet bu kadar acıya, başarısızlığa rağmen hala ayakta dimdik durabiliyordum. Üniversite tercihlerinde Önlisans Sosyal Hizmetler bölümünü yazdım. Dikey geçiş sınavıyla 2 yıl sosyoloji okuyarak öğrenim hayatıma devam ediyordum. Hem okuyup hem de çalışarak kendimi manevi anlamda doyurmaya çalışıyordum.

Gün geldiğinde üniversiteyi bitirmiştim. Madalyalarımın yanına diplomamı ve çeşitli kurslardan aldığım sertifikaları da eklemiştim. Bazıları için kağıt parçası olarak gözükebilir ama onlar benim için vermiş olduğum mücadelelerimin simgeleriydi. Korkmadan, yılmadan son nefesimi harcamaktan çekinmediğim alın terlerimdi.

Şimdi bile kendimi ne kadar büyütmem gerektiğini soruyorum kendime! Nedeni ise; kendimi hiç durma noktasında görmek istemediğimden.

Bugünkü beni ben yapan öykümü sizlerle paylaşmak beni tekrardan anılarımla buluşturdu. Gerçeklerimin peşinden gitmeyi hep kalbimle hissettim. İyi ki adımlarımı atarken kalbimle birlikte yol almışım.

Bazen hayatta planladığınız şeyler istediğiniz gibi gitmeyebilir. Sizler yolunda gitmeyen durumlarda ısrarınızı kaybetmemelisiniz ama yeri geldiğinde vazgeçmesini bilmelisiniz.

Bu çetrefilli yolda yürürken belirsizlik içinde kalabilirsiniz. Belki bende olduğu gibi yol göstereninizde olmayabilir. İçinizdeki ışığı keşfederseniz eğer hiçbir yenilgi sizleri yıkamayacaktır.

Olumsuzluklar sizlere engel olarak gözükmesin, onları sıçramanızı sağlayan trambolin olarak düşünün her zaman.

Nereden geldiğini, nereye ulaşmak istediğini, bugünkü hislerini unutma. Çünkü sen geldiğin yerden, bugünkü hislerinle geleceğini aydınlatabileceksin.

 Yeni yaşım kutlu olsun 😊Büyüme serüvenim güzellikler getirsin, umut getirsin, yaşama sevinçlerimizi çoğaltsın…

Bir sonraki yazıma kadar kendinize çok iyi bakın.

Görüşmek üzere…

Related posts

Leave a Comment