Bölüm 07:
“Zamanda Olaylara Müdahale Etmek Mümkün mü?”
Sultan Murad devlet erkanıyla birlikte medrese hocalarının bulunduğu bölüme yaklaşırken göz ucuyla da Suhan’ı, Aytunç’u ve Oğuz’u süzüyordu. Asya onların arkasında kalıyor ve hatun olduğu için de kimse onunla ilgilenmiyordu. Tabi âdâb-ı muaşeret de bunu gerektiriyordu.
Sultan Murad bakışlarını üçünün üzerinde gezdirerek:
“Siz hangi medresedensiniz bakalım? Daha önce sizi hiç görmedim ben?”
Sultanın hiddetli bakışlarından korkuya kapılan Oğuz dudaklarını ısırırken Suhan başını eğerek:
“Sultanım biz Bursadan geliriz. Gök bilim üzerine çalışmalar yaparız. Burdaki çalışmaları görüp faydalanmak amacıyla buradayız.”
Sultan Murad, Oğuz’un heyecanını fark ederek:
“Sen danişmendden çok çeriye benzersin evlat. Yoksa ocaktan mı geçtin medreseye?”
Sultanın kendisini iri yarılığından dolayı medrese öğrencisi değil de yeniçeri askerine benzetmesini anlayamayan Oğuz şaşkın şaşkın bakarken sultan Murad Suhan’a dönüp:
“Söyle bakalım danişmend, bu uçuş başarılı olacak mı ne dersin?”
Suhan sultanın yüzüne bakmadan saygıyla konuşur:
“Elbette sultanım. Çelebi kulunuzun başarıya ulaşacağından ve göklere çıkıp hazreti İsa’yla da görüşeceğinden eminim.”
Sultan Suhan’ın bu muzip cevabından hoşlanarak gülümserken Lagari Hasan Çelebi de sultana doğru seslenir:
“Sultanım! Ben hazreti İsayla görüşmeye gidiyorum. Selamlarınızı da iletirim…”
Sultan bir Suhan’a bir Çelebi’ye bakıp güler;
“Haydi bakalım. Çalıştır şu demir kuşu da marifetinizi görelim hep beraber.”
Meydanda herkes uzaklaşmış, olacakları bekliyorlardı. Lagari ve yanındakiler hummalı bir şekilde hareket ediyorlar, son hazırlıklarını yapıyorlardı. Hasan Çelebi gözleri dışında tüm vücudunu kapatan bir kıyafet giyerek demir kuşa bindi. Elleriyle kontrol ettiği ve demir kuşu yönlendireceği üç adet vitese benzeyen kol vardı.Çelebi kollardan birini aşağıya kadar indirerek beklemeye başladı. Birkaç dakika hiçbir hareket olmadı. Meydan çevresinde toplanan halk birbirine bakıyor ‘Acaba uçamayacak mı?’ soruları uğultu halinde yayılıyordu.
Sultan da endişeli bakışlarıyla çevresini süzerken demir kuşun kuyruğu tarafından bir ateş yayılmaya başladı. Küçük bir patlama sesinin ardından demir kuş Hasan Çelebi’yle birlikte havalanarak uçuşa geçti. Havada sağa sola yalpalayarak bir süre gitti. Daha sonra dümdüz bir uçuşla hızlanarak gözden kayboldu.
Halk coşkuyla bağırıyor, meydanda ‘Allah-u Ekber’ nidaları yükseliyordu. Suhan da gözünü gayri müslümlerin toplandığı tarafa dikmiş dikkatlice bakıyordu.
“Aytunç Suhan’ın omzuna dürterek:
“Ne oldu? Neye bakıyorsun öyle dikkatli dikkatli?”
Suhan derin bir nefes alarak:
“Şu millet düşmanları tarih boyunca hiç değişmemişler baksana. Nasıl da kin dolu bakıyorlar. Halbuki hepsi de bu vatanın ekmeğini yiyorlar.”
O sırada yanlarına yaklaşmış olan sultan:
“Danişmend nasıl buldun bakalım? Geri dönebilecek mi bizim Çelebi ne dersin?”
Suhan gözlerini demir kuşun uçtuğu yöne dikerek:
“Elbette dönecek sultanım. Hem ileriki zamanlarda bu kuşların daha büyükleri yapılacak. İçinde bir çok insanı taşıyacak ve kapalı kutu gibi olacağından içindekiler rüzgardan da etkilenmeyecekler.”
Sultan Murad Suhan’a dik dik bakarken yanlarına doğru koşarak gelen bir haberci:
“Sultanım, demir kuş tekrar dönmüş. Çok şükür Hasan Çelebi de sağdır.”
Sultan adama dönerek:
“Tez getirsinler Çelebi’yi medreseye o zaman. İkindi namazından sonra huzura alın da görüşelim.”
Adam başını eğerek uzaklaşır.Bu sırada iki yeniçeri kolarından tuttukları bir adamı yaka paça götürmektedirler. Sultan medreseye doğru giderken Aytunç askerlere doğru seslenir:
“Niye götürüyorsunuz bu adamı? Suçu neymiş?”
Askerler ters ters Aytunç’a bakarak:
“Ortalık yerde tütün içerdi hergele. Sultanımızın emrini dinlemez. O kadar yangın çıktı bu meret yüzünden, sultanımız da yasak etti.”
Asya, Aytunç’un koluna girerek oradan uzaklaştırırken:
“Yürü yürü de başımıza bir bela almayalım.”
“Aslında sultana ileride çıkabilecek yangınları engelleyebilmek için şu tulunbacılar ocağı fikrini versek güzel olmaz mı?”
Aytunç’un sorusuna Oğuz ellerini sallayarak cevap verdi:
“Aslında değiştirebileceğimiz o kadar çok şey var ki. Bizim müdahalelerimizle bir çok şey değişebileceği gibi bize yapılan bir müdahale de bizim gelecekteki varlığımızı etkileyebilir. Hem zamanında yaşanmış olaylara karışabilir, onları değiştirebilir miyiz bilemiyorum.”
Suhan adımlarını hızlandırarak arkadaşlarının önüne geçti. Bir yandan da arkasına dönüp:
“Eğer bu zamana ve bu mekana gelebilmişsek yaşanacak olaylara da müdahale edip değiştirebiliriz. İleride yaşananlar ya da yaşanacak olanlar da müdahale edilen son duruma göre şekillenir.”
Bu sırada az önce gördükleri iki asker yanlarında farklı iki askerle birlikte karşılarına çıkarlar.
“İşte şuydu. Hemen yakalayın onu.”
Diyerek Aytunç’u kollarından tutup aralarına alırlar. Oğuz askerlere bakıp:
“Noluyor burada? Neden alıyorsunuz onu?”
“Şikayet var arkadaş. Sorgulayacağız. Bir suçu yoksa sabaha serbest bırakırız.”
Asya, Oğuz ve Suhan hayret dolu ifadelerle askerlerin arkalarından bakakalırlar.
-Bölüm Sonu-
Mesut Hekimhan
Eğitimci Yazar
mesuthan@gmail.com