ZOR SINAVIN BAŞARI KRİTERLERİ

Son yıllarda ülkemizin nesillerine erdem ve değerlerimizi kazandırmak için topyekûn seferber haline girdiğimizi ve bu konuda eğitim camiası olarak çalışmalarımızı yürütmeye devam ettiğimizi belirtmek isterim. Bu tür çalışmaları tüm varlığımla destekliyorum. Ancak günümüzde makam ve mevki sahibi bazı insanların bu erdem ve değerlerden yoksun olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Bu makam ve mevkiler insanların gözlerini kamaştıran en büyük zor sınavlardan biri haline gelmiştir. Küçük bir kurumun bile bir yönetici koltuğuna oturunca kendini üstün gören, küçük bir yetki sahibi olunca başkalarına tepeden bakan, kazandığı makamı ebedi sanan birçok insan var!… Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimizi örnek almada, yetki ve makam verildiğinde nasıl davranılması gerektiği konusunda maalesef kendimizi kaybediyoruz. Bunun için yüzyıllar boyunca İslam âlimlerinin öğretileri, bu tür bir aldanışın büyük bir gaflet olduğunu bizlere hatırlatmaktadır. Tam bu noktada büyük İslam alimi ve büyük bir filozof olan İmam Gazali Hazretleri’nin hikmet dolu sözleri, bizlere gerçeği gösteren bir ayna gibi yolumuzu aydınlatmaya devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Gazali, “İhya-u Ulumid-Din” adlı eserinde makam ve mevkiye sahip olanların gurura kapılmasını, nefsin tuzaklarından biri olarak görür. Ona göre, mevki sahibi olan kişi, kendisini başkalarından üstün sanarak kibirlenirse, bu onun için helâk sebebi olabilir. Çünkü gurur, insanın hakikati görmesini engelleyen en büyük perdedir. Öyle ki, kişi hakikati görmek yerine kendi ihtişamına hayran olur ve giderek asıl vazifesini unutur. İmam Gazali, bu durumu anlatırken şu benzetmeyi yapar: “Makam, insanın üzerine giydiği bir elbise gibidir. Elbise bedeni örter ama insanın özünü değiştirmez. Eğer kişi elbiseye aldanır ve kendisini farklı biri sanırsa, büyük bir yanılgıya düşer.” Yani insan küçük ya da büyük herhangi bir makam-mevkiye gelirse gelsin, özünde hâlâ bir kul olduğunu unutmamalıdır. Lakin ne yazık ki, makam sarhoşluğu içinde olan birçok insan, bulunduğu mevkinin bir emanet olduğunu kavrayamıyorlar. Bu tür kişilerin kalplerinde kibir, hased, riya yöneticilik için makam mevki talebi, akran ve emsallerinin kötülüğünü istemek gibi sıfatlar bulunuyor. Bu tür kişileri okuduğum bir kitapta çok güzel anlatmış ve bunu sizinle paylaşmak istiyorum; “Bunların misali, lağım kuyusu gibidir, zahiri badanalı içi pislik doludur.” Diyor. Bu kişiler yöneticilerine hoş görünmek için, huzurlarına çıkmak için yalakalık yaparlar. Oysa ki Gazali Hazretlerine göre asıl erdem; insanın her an bu makamın elinden alınabileceğini bilerek tevazu içinde yaşamasıdır. Bir yöneticinin, bir liderin yahut bir âlimin gerçek büyüklüğü, halkına karşı ne kadar alçakgönüllü olduğuyla ölçülür.

Günümüz dünyasında da Gazali’nin bu öğütlerine kulak vermek şarttır ve elzemdir. Bir an önce bu tür kişilerin gerçek kişiliğine geçip düzelmesi yada kendine ve etrafındakilere daha fazla zarar vermeden konumları değiştirilmelidir.  Makam sahipleri, güçlerini bir üstünlük vesilesi olarak değil, bir hizmet aracı olarak görmelidir.

İmam Gazali Hazretlerinin şu sözüyle bitirelim: “Dünyanın süsüne aldanma, çünkü o bir gölge gibidir; sen onu yakaladığını sandığında, o senden uzaklaşır.” Mevkiler, makamlar ve unvanlar gelip geçicidir. Asıl olan, geride nasıl bir iz bıraktığımız ve Rabbimizin huzurunda nasıl bir kul olduğumuzdur.

Bu yazı herhangi bir kişi veya kurumu hedef almamakla birlikte Yusuf Yavuz Yılmaz ın Gazali Tavsiyeler isimli kitabından esinlenerek yazılmıştır.

Related posts

Leave a Comment