Hayat. İyi değilim ben diyebilmektir.
Hayat olaylara farklı pencereden bakıp farklı olayları algılamaktır.
Hayat farkındalıklardır.
Hayat olaylardır.
Bir bir gelecek olan düşüncelerdir.
Hayat bir bir yaşananlardır.
Hayat çocukluk ve olan bütün her şey.
Devam ediyor der insana. Kalbinin yerini unuttuğunda da. Duyguların varlığını sadece hüzün üzüntü ve hayal kırıklıklarının üzerinde gezerken canına batan kırıkların parçalarından ibaret sandığı zamanda da. Dur durak bilmeyen acılara devam der. Bütün bunların yanında yok saydığın duyguların bin bir çeşit aslında. Farkında ol. Israrla üstünü kapatmaya örtmeye çalıştıkça bir yerden bin bir çeşit haliyle yansır hayatın perdesine.
Her sabah işe giderken farklı bir macerayla farklı bir olayla karşılaşıyorum. Dün yumurta kolisinden çıkardığı yumurtaları sanki köy yumurtasıymış gibi bir kovanın içine koyan teyzeyi gördüm. Önce teyzenin kendi çiftliğinden getirdiği yumurtaları kırılmasın diye kutuyla getirdiğinde sonrasında koliye koyduğunu düşünmüştüm. Aramızdaki mesafe kapanınca yanına doğru yaklaşınca aslında konunun öyle olmadığını fark ettim. Ama o ilk an acıma hissinin kalbimdeki varlığı. Ahh o varlığı.
Şimdilerde de okulların açılması ile birlikte neredeyse bir haftadır her sabah bir kıza bir erkek çocuğuna babası olduğunu tahmin ettiğim bir adam tarafından okul yolunda eşlik ediliyor. Bugün de yolun bir kısmına kadar onlara eşlik ettiğini sonra onlar yolda giderken arkalarından da uzunca bir müddet baktığını gördüm. İçimde uyandırdığı hislerin ne olduğunu anlamlandırmaya çalıştım. Adamın omuzlarının duruşundan kendi yıpranmış kıyafetlerinden çocuklar için özenli davranışından anladığımı sandım birazda. Gerçekten onların arkasından bakan endişeli tavırlarından ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
Yıllar yıllar sonra bir babanın da çocuklarının sorumluluklarını alabildiğini öz bakımı için yardımcı olduğunu ve olması gerektiği fark ettiğimde de aynı şeyleri hissetmiştim. Kıymetlilik ve değerlilik. Hem o çocukların hem de babanın yüzünde yer alan mahzunluğun sebebi savaştan kaçıp gelen bir aile olmanın dışında başka. Bambaşka. Ama ben her gün kendime yeni çıkarımlar yaparken de hayat olana akışından bir ml sapmıyor o kesin.
Aslında çocuklukta yaşanan olayların günümüzdeki dışavurumu sonucunda bugünümüzü yaşar öyle ya da böyle şekillendiririz o sahneleri diyorum. Çocukluk anılarının bazen geleceği olmasını isterken bazen de bundan çok korkar insan. Tıpkı bazı yaşamları çocukluk ve çocukluk sonrası diye ayıranlar gibi. Bazen nedensizce nedenleri vardır insanın. Kendine açıklamaktan bile kaçtığı ama sebepleri sıralarken de mantıklı olsaydı neler olurdu diye düşündüğü. Günün başlangıcından belki de gecesine kadar bütün saatleri o mantıklı gerekçelere dayandırmaya uğraşır. Olacak olanlara engel olamadığı gibi. Bir farkındalık acısını yaşarken de bir yanda diğer yanda karmaşıklığın içindeki kaybolan yanını arar. Eksik kalmış tamamlanmak için hep mücadele etmiş o eksikliklerin farkında olarak büyümüş ve hayalinde kurduğu o büyülü dünyanın gücüne kaptırdığı kendini de bulutların üstünden çakılırken de canı bir kere acımış halde bulur. Kiminin kolayı kiminin mücadelesiyken de kapatır gözlerini. Sadece o ana sadece anda kalmaya odaklanmak için.
Örnekleri arıyor insan hayatta. Benzerin verdiği rahatlığı ve o alanı. Bir örnek denk geliyor sonra bir tavsiye ile. 12 Öfkeli Adam filmi karşılığı onu. Sinema tarihinin kült filmlerinden birisi. Bir şüphenin kalpte yer alması ile 12 farklı hayatı kaderi elinde bulunduranların da zihinlerine bulanıklık verebilecek kadar tehlikeli olduğunu anlatıyor örnek.
Aitlik arayan insanın aitlik olmazsa içinde bulunduğu durumda yaşadığı hapis hayatına örnek. Arananlar aradığını bulamadığı noktada hissettikleri. Kaybolmuş nereye ait olduğunu bilmediği bir karmaşanın içinde sonucun iyi olacağını düşünerek çabalamak insanca. Fazla hassas bir çocuk olmak ya da yetiştirme tarzı ile alakalı bugün yolda karşılaştığım bir olay aydınlattı aslında düşüncelerimi. Tek olmadığımı kafamdaki fikirleri ve diğer olanları tekrar tekrar düşünmemi sağladı. Birlikte yola devam edecekleri belli olan iki kızdan bir tanesi öbürünü beklerken diğeri onu gördüğü anda adımlarını yavaşlattı. Hızlandırması gerektiğini düşündüğümün aksine daha yavaş bir tavırla diğer kıza doğru yürüdü kendinden emin tavırları vardı. Özgüvenli yürüyüşü ve hiç acele etmeden sadece gerçekten kendi değerini bilen birinin yürüyeceği yavaşlıktaydı. Diğer kıza doğru yürüdü ve buluşup yürümeye devam ettiler burada hissettiğim şeyler garipti. Çocukluğumu sorguladım. Çocukluğumda aldığım terbiye ya da aile ile alakalı olan bütün öğretiler doğru ya da yanlış bir bir gözümün önünden geçerken düşündüm. Ben olsaydım daha da hızlanma ile yürüyüp beklemesine izin vermez nefes nefese bir şekilde yanına giderdim. Ben hem kendim eksik kalıp hem de tam olmaya çabalarken yaşadığım bu farkındalıklar hayal kırıklıkları ve yaşamın zorluğuyla mücadele ederken yoruluyorum. Çocukluk Kader mi ya da kaderi belirler mi noktasında çocukluk kader değil belki ama kaderi belirleyen O çizgide yürümemizi sağlayan ve orada attığımız adımların devamını getirirken de günümüzde yaşadığımız her olayın bir bir yansıması belki de. Orada atılan adımların çizdiği bir yol var. Orada alınan yaralar yetişkin halinde ortaya çıkarmış kimi zaman anladım. Yetersizlik hissiyle mücadele halindeyken bile kişi o mücadelede eksik hissedermiş kendini.
Yorgun düştüğünde bile mücadeleye devam etmesi gerektiğini asıl güçlendiren yerin orası olduğunu bilse de yorulurmuş. Her şeyle yaşanan şeyler mücadele ederken fark etmese de yorulurmuş. Sonra bir gün akan bir damla yaş ile arkası gelirmiş damlaların. Ayların birikimine ağlarmış insan. Yaşananlara yaşanamayan olasılıklara dökülürmüş yaşlar. Kalbi kötülerle neden ve nasıl savaşılır bilmediğine ağlarmış. Bu kadar zorlukların sebeplerine. Bir bakıştan yüzlerce anlam çıkarmaması gerektiğini bilse de anlamların içinde kaybolmayı seçermiş sebepsizce.
Bugünü yaşarken akan yaşların çizdiği bir yolda o adımları takip edip üzerinden geçmek mi ya da her şey yok sayıp kendin için yeni bir yolu çizebilmek mi sorgulamasını yaparmış. Belki de bütün mesele buradan ibaret.
Tanrı Daima Tedbirli Kıyafet Gezer kitabında söyler. Belirli bir düzlemde akan sudan damlalar daha öncekinin geçtiği çizgiden o adımları takip ederek bir önceki damlanın belirlediği yolu ısrarla takip ederken başka bir damla, bulunduğu ortama ait olmayan çok daha büyük bir damla, aykırı olduğu söylenilen ama tam da kendi olan bir büyük damla yeni yolu çizerken, kendine ait o yolu çizerken içinde bulunduğu durumu neden diye sorgulamaz. Belki de sorgulamaların içinde o cesareti gösterip yeni bir yoldan gitmek konusunda korkmaz ve o cesareti gösterir. Ve bana kalırsa diğerlerinin çizdiği o yoldan gitmek yerine kendi yolunu kendi çizen o damlanın cesareti tam da çocuklukta çizilen kader ile gerçek hayatın birleşimidir. Bir hayatı anımsatıyordur o cesaret.

Her daim gelmese de o cesaret. İnsan kaderini belirlemek istiyorsa çocukluğunu bazen sineye çekip yeni ve birbirinden farklı olan o adımlarla o yolları geçebilme cesareti göstermelidir. Farkındalıklar yaşananlar beklentinin dışında olmak bulunduğun ortama ait hissetmemek çok alakasız bir yerde çok alakasız bir zaman diliminde olduğunu düşünmek tadını kaçırmaya yeter insanın zaten.
Sorgulamak yaşadığın zamanın farkına varmak gibi farkındalıklar da bazen iyi değildir diyebilmektir hayat. Bazen sadece anı yaşamak fırsatları kaçırmayı sağlarken bir yandan da belki mutluluğu getiriyordur. Ruhumu bir Lotus enerjisi kaplıyor. Düşünüyorum. Anılarımı. Anlamlarımı. Düşünüyorum içindekini içimdeki varlığını.
Vazgeçişlerimi. Vaz Geç dediklerimi. Unut. Unuttukça hatırlamak istercesine, dediklerimi. Renklere bürünen ruhumun pembesini kırmızısını alını morunu.
Şefkatli yanımı. Aşık yanımı. Korkak yanımı. Deli yanımı. Ruhumu. Ruhuma ait olanları. Hayatı. Tomurcuk kalmayı seçen ama mücadele içinde var olan içimi bilen yanımı. Hayatımı dönemleri ve beni düşünüyorum.
Sonra hayatımın hiçbir dönemine geri dönmek istemiyorum baktığımda. Hep bir kaotik süreç içinde mücadele ile geçmiş hayatım. Ohh be diye nefes aldığım ne çocukluk ne ergenlik ne de şimdiki yaşlarımda anılarım yok. Ya kaos çıkarmadığım hatta sebebi bile olmadığım kaoslar yüzünden hayat beni kaosa çekip hadi sen çözersin mi diyor onu da bilmiyorum. Kaos çıkarmamak da bir çözüm değil onu da anladım. Nilüferler açar hep biliyorum; Ama..
Hayat için; Bildiğim bir şey var. İyi değilim ben.