KİTAP KOKUSU

Çocukluğundan beri kitap okumayı çok severdi. Her bulduğu fırsatta kütüphaneye gider, kitapların kapaklarını açıp kokusunu içine çekerdi. Yaz tatilinde bile arkadaşları oyun oynarken, o büyük bir heyecanla kitap okurdu. Kitap okurken heyecanlanırdı çünkü, kahramanlardan biri de kendisi olurdu. Büyüdükçe içindeki kitap aşkı da büyüdü.

Üniversite yıllarında odasındaki kitaplık kitaplarla dolmuş ve artık yeni kitaplara yer kalmamıştı. Oysa babası o kitaplığı alırken “Bu kadar büyüğüne ne gerek var, daha küçüğü neyine yetmiyor” demişti. Kardeşi de “Benim ablam avukat olacak. Hatta avukatların avukatı olacak” diye alay etmişti.

O gün en sevdiği yazarın son çıkan kitabını almak için kitapçının yolunu tutmuştu. “Ne garip şu insanlar” diye düşündü; hamburgercinin önünden geçerken. İnsanların kitap okumamak için hep bir bahaneleri vardı. Kitap pahalıydı onlara göre. Oysa hamburger daha pahalıydı ve üstelik kilo yapıyordu.

Kitapçıdan içeriye girer girmez o muhteşem kokuyu içine çekti tâ ki iliklerinekadar. Her zamanki güleryüzlü haliyle “Hoş geldin Avukat Hanım” diye karşıladı onu kardeşi. Küçükken ablasıyla alay eden o çocuk büyümüş ve kitapçı olmuştu.

Bu kitapçı diğerlerinden çok farklıydı. Müşterilerine oturup dinlenecekleri ve kahvelerini yudumlayacakları bir ortam oluşturulmuştu. Kitabını ve kahvesini alıp cam kenarına oturdu. Ne güzel söylemişti söyleyen: “Kitap kokusunu, kahve kokusunu ve yağmurdan sonraki Toprak kokusunu parfüm yapsınlar” diye.

Related posts

Leave a Comment