TAKVİYE

Hepimiz hayatımızda bir kez takviye otobüslere binmişizdir. Hızını hesap ederek diğerini ihmal edip bindiğimiz o otobüslerin verdikleri keyfin üstüne keyif yoktur hatta. Gideceğimiz yere bizi geciktirmeden götüren otobüslerdir nede olsa. Bu tür otobüsler zamanında yetişmek için bazılarını da ihmal ediyorlardır kimi zaman sizi es geçtikleri gibi. Sanki özenle durak seçen bu otobüslerde yinede tartışmasız gün geçmez.  Çünkü her renkten insan taşır içi. Sağcısından solcusuna,müslümanından  kafirine herkes bu otobüstedir. Yinede her otobüste olduğu için bu durum pek göze batmaz. Kendine ait bir yer bulamayan ayaktakiler bu durumları her defasında düşünür. Kimisi düşünürken otobüsün içindeki küçük detayları gözden kaçırır.

Mesela tuttuğu demirlerin kaç kişinin elinden geçtiğini hesap    edemez. Hesap edilse belki dokunulmaya dahi yeltenilmeyecek bu pis demirler ne ellerden geçmiştir Allah bilir. Yinede tutunacak yer arayan insanoğlu kendinden önce pisliklerden arınmış ve hâlâ arınmaya devam eden bu demirleri şiddetli bir şekilde sıkar. Sıkar ki o demirlerden daha pis olan yere yuvarlanıp bedenini kirletmesin. Yerle bir olmak istemez insan çünkü onu kaldıracak biri olmayacaktır ve pislikler içinde kalmaya mahkum kalacaktır.

Bu esnada çerçeveli pencereden dışarıya bakmayı da ihmal etmez. Dokunarak hazzını alamadığı o doğal güzellikleri gözlerine doldurur. Bir müddet sonra dolululuğu taşıyamayan bu gözler;güneşin gülen yüzünü gördükçe mutluluktan karın soğuk yüzünü gördükçe korkudan dolup taşar. Bazende istemediği görüntüler karşısında belirginleştikçe göz kapaklarını kalkan gibi kullanır. Zihnine kazınan görüntüleri silemez oysa. Silmeye çalışanlar vardır ama onlar bununla birlikte çoğu zaman zihinlerini de sildiklerinden sonları “delilik” olur.

Tüm bu durumlarda yol ilerleyen otobüste yorulmuştur haliyle. Kırmızı-sarı-yeşil ışıklar ve duraklar onun da kafasını allak bullak etmiştir. Bu yüzden her kalkışta ağır ağır düşünerek kalkar durduğu yerden. O çetin yol onuda  yormuştur. Her tümsekte yere değen tabanları canını çok yakmıştır. Bu durumda yavaşça ilerleyen otobüs sonunda yavaş yavaş son durağa gelmiştir. Yolcular ise bunun farkında bile değildir. Onlar başlardaki çekimserliklerinin verdiği önyargılardan kin ve nefret duygularından kurtulmuş aralarında hoş sohbetlere dalmışlardır. Kimisi dost olmuştur kimisi sevgili edinmiştir kalabalıklar içinde. Bir tek şoför yalnız  kalmıştır onca kargaşanın ortasında.

Ve son durak…

YAZAR OSMAN BOZ’UN KALEMİNDEN

Related posts

Leave a Comment