ARAYIŞ- 7

            Eve geldikten sonra kitapsever kızdan aldığı kitapları kendi kitaplarının bulunduğu dolaba bıraktı. Sabahki dalgınlığı halâ üzerindeydi. Akşam köy derneğine uğrasam iyi olur diye düşündü. Hem arkadaşlarıyla biraz sohbet eder hem de Satılmış efendinin sohbetini dinlerdi. Oturduğu semtte birçok köylüsü yaşıyordu. Haftada bir dernekte bir araya gelip sohbet ederler, Hatip lakabıyla bilinen Satılmış Efendi’nin hikayelerini mesellerini dinlerlerdi. Öğle yemeğinden sonra üzerine çöken ağırlıkla koltuğunda bir vakit uyuyakaldı. Uyandığında kendisini dinlenmiş ve zinde hissediyordu. Akşama çok vakit kalmadığından duşunu aldı, giyinip derneğin yolunu tuttu.

            İçeride bulunan birkaç köylüsü ile selamlaştı. Semaverden buharlar tütmeye başlamış, tezgâhın üzerindeki ikramlık kurabiyeler ve başkaca atıştırmalıklar tabaklara taksim ediliyordu.  İnsanlar da birer ikişer gelmeye devam ediyorlardı. Oturduğu masada bulunan gazeteyi okurken yeni gelenleri başıyla selamlıyordu. Nihayetinde Satılmış Efendi de gelip köşesine kuruldu. Hâl hatır faslı bittikten sonra çay ve diğer ikramlar geldi. İkramlar ve son çay bardakları da boşalınca, çay yeniden demlendi ve Satılmış Efendinin sırası geldi. Konuşmaya başlamadan önce etrafında oturan insanlara kısa bir süre göz gezdirdikten sonra söze başladı. “Bu zamana kadar büyüklerimizden hep şunları duymuşuzdur. “Çalışın, çalışın, çalışın.” Ama kimin için çalışacağımızı söylemediklerinden, bu zamana kadar başkalarının işinde karnımızı doyurmaya yetecek kadar çalıştık. Çoğu zaman kendimize ait bir işimiz olabileceğini hiç akıl etmedik.” Masada duran bardağından bir yudum su içip sözlerine devam etti. Bildiğim kadarıyla da aşağı yukarı hepiniz bu durumdasınız. “Para insanın elinin kiridir. Ekmek aslanın ağzında. Çok mal haramsız olmaz. Gibi birçok söz söylenmiştir. Peygamberin bir sözü vardır “Rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettedir.” Diye, bir çoklarımız bu sözün özünü anlayamamıştır. Peygamberden örnekler vererek onun yalın ve ihtiyacından fazlasını kullanmayan yaşamını fakirlik olarak değerlendirip, kanaat etmeyi yanlış anlamışız. Okullar bitirip garanti meslekler peşinde koşmuşuz. Belki bizler için geç olduğu düşünülebilir. Lâkin evlatlarımızı kurtaralım. Kazanmanın sadece işçilik, sadece meslekle olmadığını öğretelim.” Diyerek uzunca konuştu. Söz aralarında köylülerinden birkaçına hangi işi yaptığını, kaç yıl o işte çalıştığını soruyordu. Bütün çay bardakları yeniden doldu, kaşıklar şıngırdadı. Satılmış Efendi son sözlerini tamamladıktan sonra bardağındaki suyun son yudumunu içti. Sonra da müsaade isteyerek oradan ayrıldı. Erdal bir yandan bu sohbeti dinlerken bir yandan da içinde bulunduğu durumu tartıyordu. Satılmış Efendinin sohbetini dinledikten sonra yüzünde sanki okuduğu kitabı yeni bitirmiş bir insanın huzuru yansımıştı. “Dinlemek de okumaktan farksızmış.” diye düşündü.   Orada bulunanlarla vedalaştıktan sonra evinin yolunu tuttu. Eve vardığında patronunu arayarak dinlenmenin ona iyi geleceğini söyleyerek birkaç gün izin aldı. Dolaptaki Don kişot ciltlerini çıkarıp okumaya başladı. Ablası onu yatağına yatması için uyandırdığında gecenin üçü olmuştu. Kucağındaki kitabı bir kenara koyup odasındaki yatağına uzandı. Kan ter içinde uyanıncaya kadar rüyasında koştu, koştu…

DEVAM EDECEK…

Mehmet Hüseyinçelebi

05.09.2021 Kastamonu

Related posts

Leave a Comment