ÖMER FARUK’UN LİFOS TlRMANlŞl-SON BÖLÜM

ÖMER FARUK’UN LİFOS TIRMINIŞI-SON BÖLÜM… BY YAZAR ÇINAR 

Bir dağcı için gerçek dostluklar dağların hikayesinde gizliydi. Dağlarda arkadaşlık can yoldaşlığıydı. Fakat bu sefer durum biraz farklıydı. Ömer kendisine uzanan eli sımsıkı tutmuş, her zamanki gibi düştüğü yerden kalkmayı bilmişti. Ömer’in hayatı buna benzer düşüşlere çoğu zaman sahne olmuş fakat her düşüş onun daha güçlü kalkması ile sonuçlanmıştı. Bir gün Ömer evlerinin penceresinden gönlünde açan hayallerini izlemeye koyulduğu vakit bahçeden gelen goool sesi ile irkilmişti, bahçede maç yapan çocukların gol sevinci penceresinin önünde belirmişti. Aşağıya inip çocukların arasına katılmak istedi. Arkadaşları Ömer’i aralarına almışlardı; ancak bir sorun vardı Ömer çok yavaştı bu durum karşısında üzüntüsünü saklayamayan Ömer arkadaşlarından özür dileyerek maçı yarıda bırakıp eve geçti. Yaşadığı bu olumsuz durumu en sadık dostlarından biri olan penceresinden hayallerine aktarmıştı. Onlar gibi koşamıyor, topa vuramıyordu. Bir çocuğun hayatını günlüğünde tutması gibi, Ömer’de sırlarını penceresine anlatırdı. Ömer bedenen yavaştı; ama özünde beslediği özellikler onun hayat sahnesinde ön planda olmasını sağlayacaktı. İçinde büyük bir güç vardı bu durumu biliyor ama penceresinde belireceği günü ve ona uzanacak dost elini bekliyordu.
Lifosun zirvesine çeyrek kala yere yığılan Ömer, koltuk değneklerinin de elinden kayarak aşağıya yuvarlandığını görmesiyle boşlukta kalmıştı. Sağa ve sola şuursuzca bakarken Gürsel Bey ve Hakan Bey kendisinden yaklaşık 20 metre uzaklıktaydılar. Dağlardaki dostluk dünyanın en değerli dostluğuydu. Kendisine uzanan eli Gürsel abisinin eli gibi görse de Gürsel Bey o an için yalnızca bir histen ibaretti. Gürsel Bey Ömer Faruk’un iç yolculuğuna açılan bir kapıydı. Ömer’in elini tutan şey hayalleriydi penceresinden onu izleyen düşleriydi. Ömer dağlardaki yoldaşlığın önemini biliyor; fakat penceresinden akıp gelen hayal gücüyle hızlanmakta olan kendini daha yeni keşfediyordu. Ömer ayağa kalktı ve aşağıya koltuk değneklerine doğru yöneldi birisi yakınındaydı ancak diğeri iki üç metre aşağısına kadar sürüklenmişti, bu durum karşısında Ömer başını Lifosun zirvesine doğru çevirerek “Koltuk değneklerimi elimden almaya çalışıyorsun, bedenim yarım; fakat asla bu yoldan dönmek yok, az sonra senin zirvende olacağım ve dünyayı senin gözünden izleyeceğim, beni yıldıramayacaksın!” diye haykırdı. Bu sitem bir zirve yolculuğunun daha tamamlanacağına işaretti.
Koltuk değneklerini düşüğü yerden alan Ömer, bastonlarını tekrar düşürmeye hiç niyeti yoktu, onları sımsıkı tutmuştu. Gürsel Bey ve Hakan Murat Bey bu olaylardan habersiz zirveye varmak üzerelerdi. Ömer her zamanki gibi yalnızdı, birazda doğada tek başına olmak işine geliyor yoruldukça doğanın sesine bırakıyordu kendini, bu durum onun annesinin kucağındaymış gibi hissetmesini sağlıyordu. Haşmetli dağların hırçın bakışlarında gizli merhameti görüyor, Bulutlarda saflığı, kuşlarda ise özgürlüğü… Başarı kendine inanan kendini tanıyan insanların olduğuna inanıyordu. Ömer belki yavaştı ama yüreğinde esen fırtınalara kimse yetişemezdi. Penceresinden gördüğü hayat ona yalnızlığı hediye etmişti bugün. O yalnızlık sayesinde bir sürü dostunun olduğunu fark etti. Kim bilir belki de en büyük dost kendine inanması, doğayı anlaması, hayatı tanımasıydı. 
Ömer çok merak ettiği Lifos zirvesinden şehri izliyordu. Çantasında sakladığı şanlı bayrağı çıkararak önce öptü ve tüm engelleri engelsiz hale getiren yüreğine sımsıkı bastı. Bulutlarla hiç ilgisi olmayan birkaç damla yüreğinden çıkıp yanaklarına doğru düştü. Duygularına yenik düşen Ömer kimseye belli etmeden bir köşede bulutlara bakarak” yüreğimden akan damlaların sizlerle alakası yok” diyerek ağlama ile karışık gülümsedi.
 Bayrağını açtı ve şehre karşı başardığını haykırdı.
Yazar Çınar

Bu Yazıya Kayserihakimiyet2000.com adresi üzerinden de ulaşabilirsiniz

Related posts

Leave a Comment