Yürüyorum aheste aheste.Koskoca ,şatafatlı bir kapının önünde ,muhafız vari adamın heybetine hiç yakışmayacak, bir baş eğmesiyle karşılanıyorum.Tabi ya,buranın kraliçesi benim ve kraliçe gibi hissetmem gerektiğini anlıyorum.Muhafızın yukardan aşağı ahenkle indirdiği eliyle, işaret ettiği dev kapıya yöneliyorum.Tonlarca ağırlıktaki kapı,benim yönelmemle emrime amade olup, ardına kadar iki yana aralanıyor.Gözlerim devasa alan karşısında, hayretle kocaman açılıyor.Koca evrenin üzerine kurulmuş şeffaf pistin başında, kavalyem dilediğimiz gibi dans etmek için, beni bekliyor.Elimden nezaketle tutuyor.Bembeyaz,uçsuz bucaksız sayfanın üzeride, kendimi kalemime teslim edip, başlıyorum özgürce dans etmeye…
Hiç bir kötü niyetim yok.Sadece yüreğimin zindanlarında haksız müebbet yemiş cümleleri, hakkıyla, esaretinden kurtarmak derdim.Kalemimle döne döne çözülüyorum adeta .Beynime vurulmuş gemlerden bir bir sıyrılıyorum.Kalemime sarılmış,boğazımdaki tüm düğümlerimi kusuyorum.Yüzümdeki gülümseme kalemimin hürriyetini,kalemimse benim cesaretimi artırıyor,artan cesaretle daha uzaklara doğru ilerliyorum .Zihnimdeki telaş hiç bir trafik ışığına takılmadan düşüncelerimi gökyüzüne savuruyor ve her savrulmasında daha yükseklere süzüle süzüle çıkıyor.Yüksekten bakması çok keyifli çünkü kendimi haykıracağım alan genişliyor.Hayatın en hür anını bir kalemimle yaşıyorum.Dilediğim gibi sarıyorum.Cilalısız cümlelerimi ,dikenli fikirlerimi yadırgamadan benimle ,benim istediğim kadar,sınırsız kredi veren kağıtlara sunuyorum.Benim dilimle,benim yüreğimle,benim düşüncelerimle.Şimdi boğazıma yapışmış eller,gelin de susturun beni.
Kanat çırpmanın tadına vardım ki,gelin de durdurun beni…