ARAYIŞ-3

            Gece yarısından itibaren şiddetle yağan yağmur sabaha doğru etkisini kaybetmişti, fakat inceden çiselemeye devam ediyordu. Apartmandan çıkıp adımını sokağa attığında şemsiyesini yanına aldığına pek sevindi. Birkaç dakika sonra yağmur yeniden şiddetini arttırmıştı. Yağmurun sesi tüm diğer sesleri bastırıyordu. Kısa bir tereddütten sonra yoluna devam etti. Kitapçıların bulunduğu han oturduğu eve yakın olduğundan fazla yürümesi gerekmiyordu. Caddeye ulaştığında tek tük geçen otomobiller ve sağa sola koşuşturan insanlar ilişti gözüne. Hiç biri de yanına şemsiye almamıştı. Hana adımını attığı sırada şemsiyesi kabiliyetinin sınırlarına neredeyse ulaşmıştı. Büfenin önü kalabalık olduğundan çay tost faslından vazgeçti. Doğrudan kitapçıların olduğu tarafa yöneldi. İçeride fazla kimse bulunmuyordu. Kitap reyonunun bir kısmında iki çalışan raflara yeni gelen kitapları diziyor. Birkaç müşteri de diğer reyonlarda bakınıyorlardı. Onların gözünde de kitapları seven insanların gözünde olan aynı ışıltı vardı. Yabancı bir şehirde nereye gideceğini bilemeyen biri gibi reyonlar arasında dolanmaya başladı. Nasıl bir kitap alacağını bilemiyordu. Koridorun diğer ucunda duran ve elindeki kitabı inceleyen genç bir kız dikkatini çekti. Ayakları onu o tarafa götürürken direnmedi.

            “Merhaba, kitaplara meraklı görünüyorsunuz, okumayı seviyorsunuz sanırım.” dedi Erdal. Doğru, çocukluğumdan bu yana bitmeyen bir tutku benim için, nereden anladınız kitapları sevdiğimi?” “Okuyan ve yazan insanlardaki o bakışı sizde de gördüm de ondan.” Kızın dudağından belli belirsiz bir gülümseme gelip geçti. Erdal “Siz ne okuyacağınızı sanırım biliyorsunuz, bense ne aradığımı dahi bilmiyorum.” Kız “Don Kişot’tan başlayın o zaman.” Deyince Erdal neye uğradığını şaşırdı. “Çocuk kitaplarından bahsetmiyorum, bahsettiğiniz o kitabı ilkokuldayken okumuştum” deyince kız yeniden söz aldı. “Afedersiniz ama Don Kişot bir çocuk kitabı değildir. Çocuklar için basılmış özel nüshaları var ama gerçek baskısını okumadığınıza eminim.” Kızın bu açıklamasından sonra, Erdal’ın yarı şaşkın yarı kızgın hali  yerini meraklı bir bekleyişe  bıraktı. “Don Kişot’u burada bulabilir miyim sizce?” diye sordu.” “Orijinal baskıları kolay bulunmuyor, bende iki cildi de var, size ödünç verebilirim” dedi. Kız “Şimdi eve dönmem gerekiyor, maalesef şemsiyem şiddetli yağmura dayanamadı, otobüs durağına kadar birlikte gidebilir miyiz?” dedi. Beraberce durağa kadar gittiler. Orada ertesi gün buluşacakları yeri birlikte tayin ettiler. Kızı yolcu ettikten sonra tekrar kitapçıya geri döndü. Eve eli boş dönmemek için kızın alıp incelediği kitabın aynısını alarak evinin yolunu tuttu.

            Yağmur kesilmiş, cadde ve sokaklar yeniden canlanmıştı. Ağaçlar hafif esen rüzgarla üzerlerindeki damlaları silkeliyor, bulutluğa heves ediyorlardı. Kapalı şemsiyesiyle yürüyen Erdal yüzüne düşen damlalarla birden irkilip yukarıya bakınca şaşkınlığı sevince döndü. Çünkü o da bulut olmaya çoktan hevesliydi…

(DEVAM EDECEK)

Mehmet Hüseyinçelebi

04.04.2021 Kastamonu

Related posts

Leave a Comment